23 Haziran 2008 Pazartesi

Chaos Theory, 2007 (7,6 IMDB)



Bu aralar Ryan Reynolds'ın çok filmi var. Ya da aslında biz hepsini aynı anda listemize aldık sanırım. Bizim için sıradaki Chaos Theory idi.



Frank Allen (Ryan Reynolds) planlı programlı yaşayan biridir. Her gün yeni listeler oluşturarak hayatını listeleri doğrultusunda yaşar. Bir yılbaşı günü arkadaşları Susan (Emily Mortimer), Buddy (Stuart Townsend) ve diğerleriyle birlikte kutlama için dışarı çıkarlar. O gün Susan evlenmek istediğini söyler. Yeni yıl için listesinde bu vardır. Evleneceği adamı arkadaşları arasından seçeceğini söyler. Zaten herkes ona hayrandır. Onun aklındaysa dünden razı olan Frank vardır.



Hoop, o günden 7 yıl sonraya atlarız. Frank ve Susan Allen'ın 7 yaşında Jesse adında güzel bir kızları vardır. Frank zamanı iyi kullanma ve bunun için listeler yapma hakkında konferanslar verir. Susan ise bir okulda öğretmendir. Frank yine konferansa gittiği bir gün, Susan onunla ilgilenmediği için dertli ayrılır. Konferanstan sonra otelin barında otururken Paula (Sarah Chalke) yanına gelir. Konferansını dinlemiştir. Birlikte içki içmeye başlarlar. Gecenin sonuna doğru Paula Frank'e otel odasındaki tuvaletini kullanıp kullanamayacağını sorar.

Odaya gittiklerinde Paola banyoya girer, çıktığında üzerinde sadece iç çamaşırları vardır. Frank'in üzerine atlayarak onu yatağa atar :) Ama Frank Susan'ı sevmektedir. Paola'ya karşı koyar. Tam o sırada Susan sabah yaşananlar için üzgün olduğunu söylemek üzere telefon eder. Arkada bir kadın sesi duyar ve tedirgin olur. Frank geçiştirerek telefonu kapatır. Paola'dan kaçış olmadığını anlayınca pılını pırtısını toplayarak odadan ayrılır ve evine gitmek üzere yola çıkar. Bu arada Susan odayı tekrar arar. Telefona Paola çıkınca iyice işkillenir.

Frank son vapuru kaçırdığı için yolu uzatmak zorunda kalır. Yolda kaza yapar. Aslında suç onun değildir. Karşıdan gelenindir. Frank arabadan inip diğer arabaya bakar. Arabada sadece Nancy (Jocelyne Loewen) vardır ve hamiledir. Hatta doğum yapmak üzeredir ve Frank onu kendi arabasına alarak hastaneye yetiştirmeye çalışır. Hastaneye geldiklerinde Nancy'yi tanıyan sadece Frank göründüğü için evrakları onun doldurması istenir. Frank Nancy'yi tanımadığını söylese de ismini, adresini ve telefonunu yazarak evrakları doldurur. Bu şekilde bebeğin babası olarak Frank'i yazarlar. Frank hastaneden ayrılıp yola devam ettiği sırada Nancy bebeğini hastanede bırakıp kaçar.

Hemşirelerden biri evraklardaki numarayı arayarak yeni baba olan Frank'i sorar. Susan bunu duyunca iyice çıldırır. Frank eve ulaştığında kafasına bir şeyler fırlatmak üzere hazır beklemektedir. Frank'se bütün bunların sadece önceki gece odasında olan Paola yüzünden olduğunu sanır. Bebek meselesi ortaya çıkınca kendini anlatamadan evden kovulur.

Bebeğin kendisinden olmadığını kanıtlamak için bir doktora gider. Ancak orada doğuştan kısır olduğunu öğrenir ve dünyası başına yıkılır. Jesse aslında onun kızı değildir. Bunu yakın arkadaşlarından Buddy'ye anlatır. Buddy de bunu hemen Susan'a yetiştirir. Susan da şaşkındır. Frank'ten önce Buddy ile birlikte olduklarından Jesse'nin babasının Buddy olduğunu anlarlar.


Susan Frank'i arar ama bir türlü ulaşamaz. Frank yaşadıklarından sonra o güne kadar aldığı bütün kararların hatalı olduğunu düşünmeye başlar ve hayatını plansız yaşamaya karar verir. Aslında o zaman bile elinde liste yaptığı kartlar vardır. Yapmak istediklerini bu kartlara yazar ve rastgele seçtiği kartta yazanı yapar. Kırmızı bir motorsiklet almak, bara gidip sarhoş olana kadar içmek, hokey maçına gitmek gibi.

Buddy ile konuştukça Frank eve dönmeye karar verir ve bir gece evine gider. Susan'la konuşurken Buddy'nin Jesse'nin babası olduğunu öğrenir Buddy'nin gönderdiği çiçeklerden ve evi yine terkeder.

Frank'in listesinde 3 şey vardır, kendini öldürmek, Susan'ı öldürmek, Buddy'yi öldürmek. Bunlardan Buddy'yi öldürmek seçeneğini uygulamaya karar verir ve gidip bir silah alır. Arkadaşından göl evinin anahtarını da alıp yola çıkar.

Buddy Frank'in göl evine gittiğini öğrenince kendisine bir şey yapmasından korkar ve önce Susan'a haber verir. Sonra da Frank'i engellemek için o da göl evine gider. Susan da Jesse yanına alır ve göl evine gider. Sonrası mı? Seyredin, öğrenirsiniz :) Zaten buradan sonrası kısa. Aslında film epey uzun sürdü. Yani konu itibariyle daha kısa olması beklenen bir filmdi benim açımdan.

Genel olarak şeker bir filmdi. Yanlış anlaşmalar, komikliklerle dolu 2007 yapmı bu filmi Marcos Siega yönetmiş ve IMDB'de 7,6 puan almış.
Ryan Reynolds'dan daha yeni bahsetmiştim. Tekrar etmeyeceğim şimdi, hatırlamak isterseniz buradan bakabilirsiniz.




Emily Mortimer'ı ilk Nothing Hill'de seyrettik sanırım (daha önceki filmlerini seyretmedim). Sonra Bruce'um Willis'ımla birlikte The Kid'de oynamıştı. Daha sonra Match Point'te oynamıştı, ki o da çok güzel bir filmdi bence.



Stuart Townsend'i ise bir yerlerde seyrettiğime eminim ama filmografisine baktığımda hiçbir filmi tanıdık gelmedi.

5 yorum:

Öykücü dedi ki...

Sevgilisinden dolayı tanıyor olmayasın.Cahrlize Theronla birlikte bir resmini filan görmüşsündür belki.

Filme bayıldımmmmm.

Öptüm.

cinar dedi ki...

Ay hakikaten. O kadına da bayılırım. Stuart'la bir ortak noktamız varmış baksana :)

Filmi seyrettin de mi bayıldın, yoksa seyretmedin ama konusuna mı bayıldın? :) Öptüm ben de.

Vladimir dedi ki...

İlginç filme benziyor ilk fırsatta izlenecek..

Listeler deyince..

Hİgh Fidelity denir bir film vardı, John Cusack'li o filme bayılıp bir kaç kez izlemişliğim vardır.
:))

cinar dedi ki...

Evet o filmi de seyretmiş ve beğenmiştim. Romantik komedileri severim zaten. O da yüksek puanlı. 7,6 almış IMDB'de. Gayet başarılı :)

Daha önce bahsettiğim Wristcutters'ı seyretmediysen onu da tavsiye ederim.

Adsız dedi ki...

stuart townsend daha önce bir çok filmde oynamış bnm seyrettiğim ve asla vazgeçemediğim bir filmi var oda QUEEN OF THE DAMNED seyretmeni tavsiye ederim.Çok süperdir.