8 Haziran 2008 Pazar

Jumper, 2008


Hayden Christensen'ın bu son filmini seyretmek büyük bir keyifti benim için. Star Wars manyağı olarak Hayden'e olan hayranlığım anlaşılabilir sanırım. Aah Anakin'cim ah :)



Bir de The O.C. dizisinden en sevdiğim karakterlerden biri olan Rachel Bilson vardı. Çok iyi bir oyunculuk sergilemese de renkli kişiliğiyle ayrı bir tat katmış filme.


David Rice (Hayden Christensen) platonik olarak Millie'den (Rachel Bilson) hoşlanmaktadır ve ona hediye olarak cam küre (hani çevirdiğinizde kar yağıyormuş gibi görünenlerden, ne deniyor bilemiyorum) alır. Millie'nin arkadaşı Mark bunu görünce David'le alay etmeye başlar ve küreyi alıp donan gölün üzerine atar.

David içerler bu duruma ve gölün üzerine giderek küreyi geri almak ister. Ancak buzlar çok kalın değildir ve David'i taşımayıp kırılır.

Millie yardım çağırsa da artık çok geçtir, David buzların altında kaybolup gitmiştir. Bundan sonraki 8 yıl Millie ve arkadaşları için David'siz geçecek ve eski yaşantılarına kaldıkları yerden devam edeceklerdir.

Ancak David'in yaşamında çok şey değişecektir. David buzların altında sürüklenmeye başladıktan bir süre sonra kendisini okul kütüphanesinde bulur. Sırılsıklamdır ve cam küre elindedir. Bir şey anlamaz bu durumdan ve eve gider. Buzun altında kaldığı anı düşündüğünde kendini yeniden kütüphanede bulur. Evine döndüğünde daha önce bulunduğu ya da fotoğrafını gördüğü yerlere zıplayabildiğini farkeder. Bir yere gitmek için o yeri düşünmesi yeterlidir. O bir zıplayıcıdır (jumper).

Annesi o daha 5 yaşındayken evi terketmiştir. Babasıysa hiçbir zaman ilgili bir baba olmamıştır dolayısıyla David'i eve bağlayan bir şey yoktur. Bu yüzden eşyalarını ve fotoğraflarını toplar. Ancak gidebilmesi için paraya da ihtiyacı vardır. Onun için önce banka soyar. Yeterli parayı toplayınca evden ayrılır zıplayarak :)



8 yıl sonra Millie'yi görmek için yine zıplayarak eski yaşadığı yere gider. Ancak başka arkadaşları da onu tanır. Onlara göre David 8 yıl önce ölmüştür. Millie'yle konuşurken yine Mark çıkagelir ve her şeyi berbat eder. Mark'la David kavga etmeye başlar. Gözden uzak bir köşeye gittiklerinde Davip Mark'la birlikte zıplayarak daha önce soyduğu bankanın kasasına gider ve onu orda bırakıp Millie'nin yanına döner.



Bu arada Rolan (Samuel L. Jackson) ve ekibi (kahramanlar olarak bilinirler) zıplayıcıları yakalayıp öldürmektedirler. 8 yıldan beri de David'in izini sürmektedirler. Rolan, Mark'ın bankada bulunduğu haberini alınca onu sorgulamaya da gider. Mark'tan David'i ve Millie'yi öğrenir ve yeniden David'in peşine düşer.



David ve Millie için her şey yolundadır. David onu daha önce hep gitmek istediği yerlere götürmeye çalışır. Roma da bunlardan biridir. Ama her yere normal insanlar gibi seyahat etmek zorundadırlar çünkü Millie henüz David'in zıplayıcı olduğunu bilmemektedir.



Bu arada David tek zıplayıcının kendisi olmadığını öğrenir. Roma'da kahramanlardan kaçarken Griffin'le (Jamie Bell) tanışır. Griffin de zıplayıcıdır ve kendini kahramanları öldürmeye adamıştır. Evi olarak döşediği yerin bütün duvarlarını kahramanların resimleri kaplamaktadır.

David yakalanıp bir odaya alındığında Rolan gelmeden önce annesi odaya girer. David için bu çok şaşırtıcıdır ama annesiyle konuşmaya fırsat bulamadan annesi ona kaçmasını söyler. David, ordan çıkar çıkmaz Millie'yi bıraktığı yerden alır ve apar topar arabaya bindirir. Millie'yi bir an önce evine göndermelidir. David aranan biridir ve Millie uçağa yalnız binmelidir. O eve ulaşana kadar David ve Griffin'in yapması gereken şeyler vardır, Rolan'ın işine son vermek gibi.



Ancak David Millie'nin evine geldiğinde daha ona olan biteni anlatamadan Rolan ve diğer kahramanlar da Millie'nin evine gelir. Yanlarındaki teknolojik cihazlar sayesinde zıplayıcıların açtıkları kapıdan onları takip edebilmektedirler. Bu şekilde David'i ele geçirler.



Ancak Millie henüz yakalanmamıştır. Onun sayesinde David de kurtulur ama bu sefer de Millie kahramanların eline geçer.


(Heyt, Hayden'e bakın, bu Jedivari bir hareket değil de nedir? :) )
Sonunda David, Millie'yi de kahramanların elinden kurtarır.
Filmin sonunda annesinin evine gider ve onun da bir kahraman olduğunu, David ilk zıplayışını (bilinçsizce) 5 yaşında yaptığından evi terk etmek zorunda olduğunu öğrenir. Annesi onu çok sevdiği için bu şekilde hayatını kurtarmıştır.



Film eğlenceliydi. Eğlenceli vakit geçirmek için birebir. Hele ki oyuncuları siz de benim kadar çok seviyorsanız mısırınızı da yanınıza alıp koltuğunuza iyice yayılın derim.
Filmi Doug Liman yönetmiş. Ben en üstteki posteri daha çok beğendim ama aşağıdaki gibi bir posteri daha var filmin.
Hayden Christensen'i Star Wars'tan bildiğimizi söylemiştim. Ama ondan başka benim yine çok severek seyrettiğim bir filmde daha rol almıştı : Life As A House. Seyretmediyseniz onu da mutlaka listenize alın bence. Aslında bir sürü başka filmi de var ama ben seyretmedim henüz.
Rachel Bilson'u ise ben ilk olarak The O.C. dizisinden tanıdım. Ben daha sonra Scrubs dizisinden tanıdığımız Zach Braff'la oynadığı The Last Kiss'i de seyretmiştim. Evlilik kararı alan bir adamın evlilikten ürkerek depresyona girmesi ve yeni arayışlar içinde olmasıyla ilgili bir filmdi.

1 yorum:

Vladimir dedi ki...

Burada okuyunca filmin varlığından haberim oldu ve dün gece izledim. Sürükleyici bir film, öykü, oyunculuk, efektler iyi. Güzel bir serüven filmiydi.