24 Haziran 2008 Salı

Run Fatboy Run, 2007 (6,9)


Bu aralar romantik komedilerden gidiyoruz. Ben zaten oldum olası sevmişimdir bu tip filmleri. Eşim çok sevmez, sağolsun benim için o da oturup seyrediyor, gördüğüm kadarıyla keyif de alıyor hani :)

Dennis (Simon Pegg) üst kattaki odalardan birinde damatlığıyla oturmaktadır. Yüzünde sadece endişe ve korku vardır. Üstü başı dağılmıştır ve ter içindedir. Gelin adayı Elizabeth - Libby (Thandie Newton) ise aşağıda hem üzerindeki gelinlikle hem konuklarla ilgilenmektedir.

Libby'nin kuzeni Gordon (Dylan Moran) arasıra Dennis'i kontrol etmeye gelir. Son gelişinde oda boştur ve açık camdan yeller esmektedir. Dennis sonunda korkularına yenik düşmüş ve kaçmıştır. Üstelik Libby hamiledir ve gelinliğiyle Dennis'in arkasında çığlık çığlığa kalır.

5 sene sonra Dennis bir apartmanın en alt katında küçücük evinde tek başına yaşamaktadır. Bir iç çamaşırı mağazasında güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır.

Libby ise 5 yaşındaki oğlu Jake (Matthew Fenton) ile kendi evinde yaşamaktadır. Kendi kurabiye dükkanında çalışmaktadır. Whit (Hank Azaria) adında bir erkek arkadaşı vardır ve her şey yolunda gözükmektedir.

Dennis her hafta oğlunu görmeye gider, onu alır ve birlikte zaman geçirir. Jake Yüzüklerin Efendisi serisini çok sevmektedir. Dennis bu filme bilet alaıp Jake'i götürme sözü verir. Aslında biletleri o almamıştır, bunu Gordon'dan istemiştir. Ancak zamanı geldiğinde Gordon sinemanın önüne gelmediği için Dennis ve Jake biletsiz kalır. Dennis Jake'in üzülmesini istemediği için karaborsadan bilet almaya çalıştığı anda tuzağa düşer ve bilet satanın polis olduğu ortaya çıkınca Jake'le birlikte tutuklanarak karakola götürülür.
Libby ve Whit, Dennis ve Jake'i almaya karakola giderler. Libby çok kızgındır. Whit ise gururlu. O her şeyi olması gerektiği gibi yapan titiz biridir ve Dennis'e ufak bir nutuk çeker bu arada mükemmelliğinin göstergesi olarak yardımsevenler adına maratona katılacağını da söyler.
Dennis zaten adama gıcık olmaktadır ve hırs yaparak kendisinin de aynı maratona katılacağını söyler. Aslında hayatı boyunca hiç spor yapmamıştır, saatinde kalkmayı bile beceremez. Etrafındakiler maratona katılacağını duyunca bahise girmeye başlarlar. Arkadaşı Gordon haricinde herkes Dennis'in vazgeçeceğini ya da maratona katılsa bile yarışı bitiremeyeceğine inanmaktdır. Sonuçta koşması gereken 26 mil vardır!
Whit Dennis'in katılacağını öğrenince kendisiyle kondisyona gelmesini teklif eder. Dennis gider ama çok yorulur. Bitkinlikten ne Whit'le konuşabilir ne istediğini yapabilir. Whit'in hiç oflamadan püflemeden bu işin üstesinden geldiğini ona iyice gıcık olur.
Dennis Libby'nin dükkanına gidip onunla Whit hakkında konuşmak ister. Maraton için Libby'nin de olumsuz düşündüğünü öğrenince iyice hırs yapar ve kendi kendine çalışmaya karar verir.
Dennis koşmaya başlar. Sabahları giyinip kuşanıp saatini ayarlayıp koşmaktadır. Ev sahibi Dennis'in iyi bir insan olmaya ve sorumluluk sahibi biri olmaya niyetlendiğini düşünerek ona koçluk yapmak ister. Gordon'sa Dennis'in maratona katılacağına dair sahip olduğu bütün paraya bahse girmiştir ve o da koçluk yapmak ister. Koşulara 3 kişi gitmeye başlarlar, biri koşarak, diğer ikisi motorsikletleriyle :)
Dennis kondisyona da başlar. Spor salonuna gidip ağırlık çalışıp üzerindeki hamlığı da atmaya çalışarak tam gaz hazırlanır maratona.
Bu arada Libby'nin doğumgünü yaklaşmıştır. Whit onun için kendi evinde bir parti verecektir ve Libby Dennis'in de bu partiye katılmasını ister. Dennis partiye gider ama bundan hiç memnun olmaz. Çünkü Whit hediye aldığı spor ayakkabıların içinde bir de nişan yüzüğü saklamaktadır. Herkesin önünde Libby'ye evlenme teklif eder, Libby de evet diyerek bu teklifi kabul eder.
Maraton günü geldiğinde Dennis haricinde herkes hazırdır. Dennis'in saati çalmaz ve koşudan sadece 1 saat önce uyanabilir. Gordon'la birlikte hemen hazırlanıp koşu alanına gitmeye çalışırlar. Garibim Dennis gidene kadar zaten çok yorulmuştur :) Alanda Whit'la karşılaşıp yanyana gelirler ve yarışa birlikte başlarlar. Ama koşu sırasında Whit Dennis'e çelme takar ve ikisi de yere düşer. Jake bütün olanları evde televizyondan seyrederken Libby de olanları görür. Anne oğul hemen koşu alanına giderler.
Bu arada Whit incinmiştir ve yarıştan ayrılmak zorunda kalarak hastaneye götürülür. Dennis de incinmiştir ama önce kendine sonra sevdiklerine verdiği sözü yerine getirmek ister. O yüzden yarıştan ayrılmaz ve ne kadar acı çekse de koşmaya, yürümeye devam eder ona destek verenlerle :)
Sonu mu? Yok yok söylemeyeceğim. Zaten neredeyse filmin tamamını anlattım :)
Film güzeldi, eğlenceliydi. Simon sevdiğimiz bir karakter zaten. 2007 yapımı bu filmi Davim Schwimmer yönetmiş ve IMDB'den 6,9 puan almış.
Simon Pegg 1995'ten beri filmlerde rol alıyormuş ama bizim onu tanımamız 2004 yapımı Shaun Of The Dead ile oldu. O film de çok eğlenceliydi, komik bir zombi filmi. Ama ikinci kez seyretmeye gelmiyor, hemen uyarayım :) 2007 yapımı Hot Fuzz'da da severek seyretmiştik Pegg'i. O filmde de başarılı ama çekilemeyen bir polis rolündeydi. Daha sonra Diary Of The Dead'de de oynamış ama oradan hatırlayamadım.
Thandie Newton'ı ise ben ilk olarak Mission Impossible 2'de seyretmiştim. Güzelliğine hayran bırakmıştı. Sonra çok severek seyrettiğim cnbc-e dizilerinden E.R. da Carter'ın sevgilisi olarak karşımıza çıktı.
Hank Azaria'nın ise çok çok filmi var. Zaten çok tanıdık bir yüz. Ben hatırlamasam bile aslında 1990 yapımı Pretty Woman'da dedektif rolünde seyretmişiz Azaria'yı. 95 yapımı efsane Heat'de bile oynamış. Yien çok severek seyrettiğim Birdcage'de Robbin Williams'la birlikte rol almış. Great Expectations, America's Sweethearts, Along Came Polly seyrettiğimiz diğer filmerinden. Bu arada bir sürü çizgifilmde de seslendirmenliği var. Benim için özel olanı Simpsons'lar tabi ki :)

Gelelim Dylan Moran'a. Bizim için Nothing Hill'le başlayan yolculuğu yine Pegg'le birlikte rol aldığı Shaun of the Dead'le devam etti. Birkaç filmi daha var ama onları seyretmedik henüz.

Hiç yorum yok: