15 Haziran 2008 Pazar

Çakılımla harika bir haftasonu

Cuma günü Çakıl'ım geldi :)

Epeydir ayarlamaya çalışıyorduk bu haftasonunu. Heyecanla bekliyorduk. Hatta bütün arkadaşlarımla birlikte heyecanla bekliyorduk Çakıl'cımın gelmesini :)

Bendeki heyecan, biriyle ilk kez tanışacak olmanın verdiği heyecandan ziyade çok sevdiğim ama uzun zamandır göremediğim bir arkadaşımı görecek olmanın verdiği heyecana eşti. Çakılım geldiğinde de sanki yıllardır arkadaşmışız gibi oldu ve çok keyifli bir haftasonu geçirdik. Umarım onun için de keyifli geçmiştir.

Cuma günü 22:50 civarında terminale indik. 23:00'te Çakılımın içinde olduğu otobüs geldi :) Önce bir kucaklaştık sonra evimize gittik. Yemesi için bir sürü şey yapmıştım aslında ama sağlıklı yaşam düşüncesi neticesinde bir tek çorba içip azıcık salata yedi (aslında haftasonu için yaptığım program yaklaşık olarak bir yeme-içme programıydı :) )

Saat 1 gibi yattık o gece.

Cumartesi günü ben erkenden kalkıp kahvaltılıkları hazırladım. Önceki günden börek yapmıştım zaten. Domates, salatalık, beyaz peynir, hellim peyniri, siyah zeytin, yeşil zeytin gibi kahvaltılıkları da kaplara koydum ama daha kahvaltıya vakit var diye düşünerek mücver yapmaya koyuldum. Bu, ikinci mücver yapışımdı. Çok başarılı olduğum söylenemez :) El alışkanlığım olmadığından biraz zaman aldı. Benim işim bitmeden Çakılım da uyandı ve bana yardım etti sağolsun.


Sonunda 10:30 gibi Çınaraltı'na kahvaltıya inebildik. Uzunbacakla Dakyüz de geldiler. Bir güzel karnımızı doyurduk. 12'ye doğru Osi de işten çıkıp bize katıldı. Uzunbacak'ın eşi Çankaya ise işleri nedeniyle bize katılamadı.

Kahvaltı sonrasında benim de ilk kez gidecek olduğum (utanıyorum tamam :) ) Cehennemağzı Mağaraları'na doğru yola çıktık. Çınaraltından yürüyerek 10-15 dakika sürdü sanırım. 3 tane mağara vardı. İkisi mağara gibi değildi pek. Eskiden deniz varmış oralarda. Suların vurmasıyla oyulmuş taşlar. İkisinin 3 tarafı kapalı, 4. tarafıysa neredeyse tamamen açıktı. O yüzden tam mağara sayılmaz diyorum. Ama asıl Cehennemağzı Mağarası olarak geçen mağaraya daracık bir yoldan inip ulaşıyorsunuz. Eskiden toplantı salonu falan olarak kullanılan yer zamanla suyla dolmuş. İçine de ışıklandırmalar falan koymuşlar sonradan. Şimdiki şekliyle oldukça güzel görünüyor yani.

Bu 3. mağara mitolojik kahraman Herkül'ün 3 başlı köğeği yakaladığı yermiş. Şehrimizin ismi de Herkul'den geliyor zaten.


İşte bu mağaralardan sonra tekrar Çınaraltı'na döndük soğuk bir şeyler içelim diye. Hava çok sıcaktı çünkü. Tentemizi açıp deniz kenarındaki masalardan birine kurulduk. Bir baktık karşıdan 8-9 yaşlarında iki çocuk geliyor. Birinin elinde zurna, diğerinde darbuka. Masaların başına gelip Lale Devri'ni falan çaldılar :) Bu aralar sünnet mevsimi malum :) Bu çocuklar da işlerini bitirip azıcık daha para toplamak için Çınar'a gelmişler meğer.

Akşam yemeği için Yalı Caddesi'ndeki bir restorana rezervasyon yaptırmıştık. Hem biraz dinlenelim hem de hazırlanalım diye saat 16:00'ya doğru eve çıktık.

18:00 gibi hazır olunca Çakılımla kuaföre gitmeye karar verdik. Daha önce gittiği kuaförden memnuniyetsizliğini anlatınca benimkine gitmeyi teklif ettim. Daha da vakit olduğu için Çakılımın saçlarını kestirmek için çarşıya indik. Saçlar kesildikçe kesildi. Daha önceki kuaför katlı kesim yapmış ama katlar arası çok farklıymış. Benim kuaförüm de arayı kapatmak için baya bir kat kesti. Sonuç? Ben çok beğendim. Çok modern ve güzel oldu. Çakılım garipsedi ilk başta. Beğenmeyecek diye içim gitti benim de. Ama neyse ki alışınca beğendi :)


Akşam yemeği çok keyifli geçti. Çakılım, ben-Badem, Dakyüz-Osi hep birlikte gittik. Uzunbacaklar müsait olmadıkları için gelemediler. Mekan çok güzeldi. Caddedeki kaldırıma masalar çıkartılıyor ve günbatımına karşı leziz yemekler yiyorsunuz. Daha önce bu yazımda bahsetmiştim biraz.



Yemek sonrası, sanırım 11'e geliyordu saat, evimize döndük 5 kişi. Önce wii oynamaya karar verdik. İlk kurbanlar olarak Çakılımla Dakyüz'ü seçtik, bir güzel boks yaptılar ve dövdüler birbirlerini :)) Herkes sırayla tenis ve bowling oynadı boks yaptı. Ben sadece tenis ve bowling oynadım.


Saat 12'yi geçerken Dakyüz ve Osi rakının verdiği ağırlık ve Osi'nin nöbetçi olması nedeniyle evlerine döndüler. Biz de daha önce karar verdiğimiz gibi film seyretmeye başladık. Film de, o çok sevdiğimiz The Fountain. Biz Badem'la daha önce iki kere seyretmiştik. Çakılcıma seyrettirelim diye 3. kez seyrecedeğimiz için çok sevinçliydik. Ama bir benim bir Çakılcımın gözleri ara ara kapanmaya başlayınca filmin 20. dakikasında uyumaya karar verdik.


Ertesi gün yine Çınaraltıda kahvaltı için hazırlıklara başladık. Bu sefer her şey hazır olduğu için toplanıp giyinip evden çıkmamız daha az zaman aldı :) 10 gibi Çınaraltındaydık. Bu sefer sadece Osi katılabildi bize. 4 kişi güzelce kahvaltı yaptıktan sonra sahilde azıcık yürüyüp sandal kiraladık. Şehri bir de denizden gösterdik şeker arkadaşıma. Hafif bir rüzgar da esiyordu, sahrada buz gibi geldi tabi bu esinti. Püfür püfür esen rüzgarın da etkisiyle sandalımızdan çok keyif aldık.


Saat daha erken olduğu için önce bir lojman turu yapalım sonra da Kuru'ya gidip meşhur pidemizden tattıralım dedik ama Çakılım lojmanları gezerken gördüğü Taş Bina'yı daha çok beğenince orda yemeye karar verdik. Taş Bina da böyle yeşillik bir mekanda kurulan ve daha önceleri Musiki Derneği'nin toplaşma yeri olarak kullanılan, sonraysa kafe-restoran arası bir şeye dönüştürülen bir mekan. Taş Bina burgerlerimizi ısmarlayarak ağaçların gölgesindeki bir bankta geçirdiğimiz vakitten de çok keyif aldık.


Saat 13:50 gibi ordan çıkıp terminale gittik ve 14:00 da kalkması gereken otobüsü beklemeye başladık. Otobüs her zamanki gibi gecikti ve 14:20 gibi Çakılcımı yolcu ettik.


Biz çok keyif aldık bu haftasonumuzdan. Umarım şeker misafirimizi de rahat ettirebilmiş ve eğlendirebilmişizdir.

Sanal alemden gerçekliğe taşınmış bir arkadaşlık olarak da sayfalarıma eklensin bu anımız. Sadece sanal alemde değil, her yerde karşılaşabileceğimiz sahteliğe inat, sımsıcak, sevgi dolu bir arkadaşlığın başlangıcı olsun bu da.

Çakılım, iyki karşılaşmışız seninle, iyki tanışmışız :) Hep gel olur mu?

Hamiş 1 : Bu yazıyı işyerimden yazdığım için fotoğraflar yok. Akşam ekleyeceğim birkaç fotoğraf.

Hamiş 2 : Bu yazıyı okurken dinlemeniz için çok sevdiğim Şebnem Ferah'tan Çakıl Taşları'nı ekliyorum.

5 yorum:

Tabiat Ana dedi ki...

çınarcım,
cumartesi aklıma geldiniz zaten .dedim ohhh ne güzel geziyorlardır şimdi:))herşey çok güzel geçmiş gibi resimleride merakla bekliyorum:)
eh ne deyim darısı başımıza;)

cinar dedi ki...

Canım Tabiatçım :)
Keyifliydi gerçekten de. Resimlere facebooktan bakabilirsin sen zaten :) Burda hepsini yayınlamayacağım ne de olsa. Sırada sen ve Koza varsınız haberiniz olsun :) Sizleri de bekliyorum...

cakiltasi dedi ki...

çınarım,
tabii ki çok güzel vakit geçirdim. o kadar güzel ağırlandım ki presesler gibi valla. çok teşekkür ediyorum her şey için.
o kadar sıcak ve tatlısınız ki, gerçekten çok önceden tanışıyormuş gibiydik.
gelince bir çorba içtim ama arayı kapattım di mi habire yedim :)
öptüm çok çok

cinar dedi ki...

Canım Çakılım :)
Çok teşekkür ederiz kibar sözlerin için. O senin sıcaklığın ve tatlılığındı. Bıcır arkadaşım, iki lokmacık bir şey yedin. Belime o ağrı saplanmasaydı kahvaltı masasınsa Osi'ye bir şey bırakmazdım ben asıl ya, şansı varmış :)
Öptüm bir de sevdim :)

Öykücü dedi ki...

:)) Ne güzel gezmişsiniz.Yaşamış gibi oldum valla.Deniz kokusu geldi burnuma bir de acıktım:))

Çok öptüm..