26 Ağustos 2008 Salı
Enchanted, 2007 (7,6)
Dün yemek sırasında da bir film seyretmeye karar vererek 2 film birden günü yapmayı hedefledik. Tabi Taksim’in ara sokaklarındaki 2 film birdenlerden değil :)
Bunlardan ilki animasyonla gerçek dünyayı birbirine karıştıran ve hatta ödüller alan Enchanted’dı. Animasyonun diğer filmlere karıştırıldığı ilk film Roger Rabbit’li olandı yanlış hatırlamıyorsam. Enchanted tam olarak o şekilde değildi. Yani Roger Rabbit gibi çizgi karakterleri insanların yanında göremiyordunuz. Bu filmde iki farklı dünya ve bu dünyalar arasında bir kapı vardı. Birinden diğerine geçtiğiniz zaman gerçek insan ya da çizgi karakter oluyordunuz.
Filmimiz bir masalla başlıyor (bu kısımlar anime). Aslında her masaldan bir parça var bu masalda. Külkedisi kadar güzel olan Giselle (Amy Adams), Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’deki gibi bir evde yine hayvanlarla dost olarak yaşıyor ve uyuyan güzeldeki gibi gerçek aşkının gelip onu öpmesini bekliyor.
Yakışıklı Prens Edward’sa (James Marsden) annesi kraliçe Narissa (Susan Sarandon) tarafından sürekli takip edilmekte ve prensesle karşılaşıp ona aşık olmasını engellemek için başka işlerle meşgul edilmektedir. Narissa tacını kaybetmekten korkar.
Bir gün Edward, Narissa’nın sadık uşağı Nathaniel’le (Timothy Spall) yine canavar avına çıktığı sırada Giselle’in şarkı söylediğini duyar. Kendisi de “Gerçek Aşk Öpücüğü” şarkısına eşlik ederek Giselle’i bulmaya gider. Nathaniel bunu engellemek için yakaladıkları canavarı serbest bırakıp Giselle’i öldürmesini ister. Ama Edward elini çabuk tutar ve Giselle’i kurtararak sarayına götürür.
Giselle ve Edward evlenecektir. Düğün hazırlıklarına başlanır. Giselle masallara layık beyaz ve kabarık gelinliğini giyip de Edward’ın yanına gitmek üzereyken bir cadı gelip (aslında bu kılık değiştirmiş olan Narissa’dan başkası değildir) ona evlenmeden önce bir dilek dilemesini söyler. Bunun için bir kuyunun önüne giderler. Giselle dilek dilerken gözlerini kapadığı sırada cadı onu kuyuya iter ve Giselle düşer de düşer.
Gözlerini açtığında kendini farklı bir dünyada bulur. Önündeki kapıyı açıp dışarı çıkar. Aslında kapı olarak gördüğü rögar kapağıdır. Şaşalı kıyafetiyle dışarı çıktığında herkes ona deli gözüyle bakar. Giselle’se korkmuştur. Kimseyi tanımamaktadır ve kendi düğününe yetişmek için acele etmektedir.
Tesadüfler sonucu Robert (Patrick Dempsey) ve kızı Morgan’la (Rachel Covay) ile karşılaşır. Morgan Giselle’in gerçek bir prenses olduğunu düşündüğü için ona hayranlıkla bakar. Robert’sa onun yardıma ihtiyacı olduğunu düşünür ve yağmur da yağdığı için bir araba gelene kadar onu evlerine götürmeye karar verir. Ancak Giselle çok yorgundur, koltuğa oturur oturmaz uyuyakalır.
Bu arada Giselle’in diğer dünyadaki hayvan arkadaşlarından sincap Pip Prens Edward’a olan biteni anlatır ve onlar da Giselle’in arkasından kuyuya atlarlar. Prens de aynı rögar kapağından bildiğimiz dünyaya düşer :)
Sihirli aynasından her şeyi seyreden Narissa Nathaniel’i de bu ikilinin arkasından yollayarak onları engellemesini ister.
Ertesi gün Giselle uyanınca evin dağınıklığı ve pisliği karşısında hep yaptığı gibi cama çıkıp şarkı söyleyerek hayvanları yardıma çağırır. Morgan uyandığında gördükleri karşısında şaşkına döner ve hemen gidip babasını da uyandırır. Robert ve Morgan bütün hayvanları dışarı çıkarttıktan sonra banyodan gelen sesi duyarlar. Giselle banyoda şarkı söylemektedir. Robert içeri girdiğinde iki güvercin şapdadanak havluyu Giselle’e sarıverirler :)
Bu arada Robert’ın nişanlısı Nancy (Idina Menzel) Robert’ın evine gelip Giselle ve Robert’ı uygunsuz durumda yakalar (aslında tabi ki durum öyle değildir) ve kızarak evden çıkar. Bunun üzerine Robert Giselle’in evden gitmesini ister. Dışarı çıktıklarında eline biraz para da vererek onu gönderir. Ancak arkasından baktığında içi rahat etmez ve onu alıp tekrar eve götürür. Robert her uyandığında bir gün perdelerin bir gün örtülerin kesilip kesilip Giselle’e elbise olduğunu görür.
Robert Giselle’le vakit geçirmeye başlar ve onu yemeğe götürür.
Ve sonunda Edward Giselle’i bulur. Ancak o gelene kadar Giselle bu yeni dünyaya alışmıştır ve diğer dünyaya dönmeden önce bu dünyanın güzelliklerini yaşamak ister. Bir gün sokakta gördüğü balo haberi aklına gelir ve Edward’a oraya gitmek istediğini söyler. Her şey bittikten sonra birlikte diğer dünyaya döneceklerdir.
Bu arada Nathaniel kılıktan kılığa girerek Narissa’dan aldığı zehirli elmaları Giselle’e yedirmeye çalışır.
Baloda Robert ve Nancy’le de karşılaşırlar. Birlikte dans etmeye başlarlar. Son şarkıda eşlerin değiştirilmesi istenir ve Robart ile Giselle karşı karşıya gelir. Dans ederken birbirlerine öyle bir bakışları, öyle bir dokunuşları vardır ki Nancy daha fazla dayanamaz ve danslarını bölüp Robert’ı geri alır. Edward da geceyi sonlandırıp diğer dünyaya dönmek için Giselle’i alır ve balo salonundan çıkmak üzere merdivenlerden çıkar.
Tam o sırada Giselle’i kuyudan iten cadı ortaya çıkar ve Giselle’le konuşmaya başlar. Giselle’in Robert’a bakışını fark etmiştir ve sohbetini bunun üzerine kurar. Giselle’in her şeyi unutup eski yaşantısına dönmesi için bir fırsatı vardır. Eğer bu sihirli elmadan bir ısırık alırsa bu dünyada tanıdığı herkesi unutacaktır. Giselle çok üzgündür ve elmadan ısırdığı anda yere düşer.
Tam bir masaldı evet. Müzikleri çok güzeldi, kadının sesine bayıldım. Zaten müzikleri için ödül falan da almış bu film. Bazı şeylerin fazlasıyla pembe olması dışında güzeldi. Yani bazen o kadar masalsı oluyordu ki baygınlık geçiriyordunuz. Yine de eğlenceliydi, tavsiye ederim.
2007 yapımı bu filmi Kevin Lima yönetmiş ve IMDB’de 7,6 puan almış.
Karakterlere gelince Patrick Dempsey’i Grey’s Anatomy dizisinden oldukça yakından tanıyoruz :) Adam hep aynı. Baygın bakışlar, yandan çarklı gülümseme, dizide neyse filmde de oydu. Gerçi filmin gerektirdiği de buydu, o yüzden rahatsız etmedi beni. Aslında bir sürü filmde rol almış ama ben diziden sonra tanıdığım için öncesinde seyrettiğim filmlerden hatırlamıyorum onu.
Yakışıklı prensimiz James Marsden’ıysa X-Men serisindeki gözlüklü mutant Scott Summers diğer adıyla Cyclops olarak tanıyoruz. Onun dışında yeni sayılan 27 Dresses’ta seyretmiştik onu. Superman Returns, The Notebook, Zoolander, Gossip rol aldığı diğer filmlerden.
Güzeller güzeli Giselle’i canlandıran Amy Adams’ında bir sürü filmi var. Cruel Intentions 2, Catch Me If You Can seyrettiğmiz filmlerinden. Smallville, Buffy The Vampire Slayer, Providence ise yine seyrettiğimiz dizilerden. Ama hiçbirisinden de hatırlayamadım. Öykücü’müm yolladığı The Wedding Date’te de oynuyormuş ama onu seyredemedim henüz.
Nathaniel rolündeki Timothy Spall’ı ise ben özellikle Harry Potter serisindeki Peter Pettigrew yanlış hatırlamıyorsam Kılkuyruk lakabı olan) olarak tanıdım. Sonra Lemony Snicket’s A Series Of Unfortunate Events’te (Talihsiz Serüvenler Dizisi) Bay Poe olarak seyrettik kendisini. Aslında Vanilla Sky ve daha önce bahsettiğim Sweeney Todd’da da oynamıştı.
Susan Sarandon'ıysa nereden tanımıyoruz ki? :) 100'e yakın filmi var. Ben doğmadan çok önce ta 1970'te başlamış filmlerde rol almaya. Benim aklımdaki ilk filmi 1991 yapımı Thelma & Louise. Daha sonra Lorenzo's Oil, Twillight, Stepmom, Shall We Dance, Elizabethtown gibi filmlerini seyrettik.
Etiketler:
Amy Adams,
anime,
film,
James Marsden,
Kevin Lima,
komedi,
macera,
Patrick Dmepsey,
romantik,
Susan Sarandon,
Timothy Spall
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Film anlatımlarına bayılıyorum Çınar'cım. Gerçekten başarılısın bu konuda.
Ben de yeni izlemiştim bu filmi. Eğlenceli vakit geçirmek için hoş bir filmdi.
muck
çok hoşuma gitti meraklandım.İzleyeceğim mutlaka:))
@ çok teşekkür ederim Uzunbacak'cım, çok mutlu oldum :) Çok öptüm.
@ Seyret seyret, senin dodik de beğenecektir bence. İkinci film tecrübesini bununla yapabilir mesela (en azından ilk 10 dakikalık kısmıyla :) )
iyi de ben bunları da istedim şimdi.. benim kızım için istiyorum daha da çok aslında.. o da böyle bir annede doğal olarka film ve kitapkolik olarak yetiştiğinden çok zorlanıyorum :)
Yorum Gönder