24 Ağustos 2008 Pazar

Bozcaada ve Şarap



Yazacaklarım biriktikçe birikti. Ben hala üşengeç..

Bir sikindim önce, kendime geldim, işte şimdi de yazıyorum. Aslında yazacağım her şeyi fotoğrafla desteklemek çok güzel olacaktı. Çamlıbağ ve özellikle Talay'da fotoğraf çektiğime eminim (acaba diğer arkadaşların makineleriyle mi çekmiştim diye şüphe etmeye başladım) ama sadece Corvus fotoğraflarını bulabildim. Şimdilik bunlarla yetineceğiz kısacası. Arkadaşların arşivlerinden diğerlerini alabildiğimde daha aydınlatıcı olacağını umuyorum.

Bozcaada'daki ikinci günümüzde güneş henüz tepedeyken denize giderken yol üzerinde olduğu için öncelikle Corvus'a uğradık. Güneşin bağrında şaraplar bagajda kalmasın diye almak değil öncelikle tatmaktı niyetimiz.



Corvus dış ve iç görünüş itibariyle oldukça şık bir mekan. Girişte minik bir otopark bile var. Fabrikanın hemen yanında tadım ve satış yapılan küçük bir yapı var. Bu yapının hemen dışında eskiden şarap yapımında (en azından şişelenme esnasında) kullanıldığını düşündüğümüz tahtadan yapılmış bir alet var.



Birkaç basamak çıktıktan sonra da yine eskitme yöntemiyle güzelleştirilen tahta masa-sandalye takımı var. Ortasına da bir güzel çiçek sepeti konularak renklendirilmiş.



İçeri girdiğinzde arası açık iki oda şeklinde bir yer görüyorsunuz. Bunlardan giriş kapısına yakın olanında yine eskitme yöntemiyle güzelleştirilmiş yuvarlak masa ile etrafında sandalyeler, hemen arkasındaki duvarda ise çeşitli boylardaki çerçevelere yerleştirilmiş resimler görüyorsunuz. Acaip güzel bir görüntü.



Diğer taraftaysa tadım sırasında beklerken oturabileceğiniz iki deri koltuk, onun biraz önünde şarapların ve kadehlerin konulduğu tezgah ve arkasında şarap deposu :)
Önünde 3 güzel (ama biraz suratsız) bayan istediğiniz şarapları tattırıyor. Aslında her istediğinizi değil. Tezgahta birkaç liste var şarap isimleri ve fiyatlarını belirten. Buradan isim vererek tadım yapmak istediğinizi söylüyorsunuz. Tabi fiyatlara göre kadehe konulan şarap miktarı azalıyor ya da çoğalıyor. Tatmak istediğiniz şarap daha önce açılmamışsa sizin için açmıyorlar. Bu durumda açılan şarapların ilk açılış nedenini çok merak ettim doğrusu.

Neyse biz 3 kişi geçtik tezgahın başına. Bozcaada'nın en meşhur şaraplık üzümlerinden çavuş ve karalahna ile yapılan şarapları tattık öncelikle. Çavuştan yapılan beyaz şarabın içimini çok rahat buldum, Badem de sevdiğinden ondan aldık. KAralahna bana çok buruk geldi. Tabi eski içicilerden olmadığım için bu konunun uzmanı değilim. Dahası şarapta çok damak zevkim de yoktur. Hani içip de hmm bunda karalahna var ya da bunda yaban mersini var tadında bir zevkim ya da bilgim yok. Seven için karalahna güzel bir şeymiş. Bana buruk geldi dediğim gibi. Ama Badem onu da sevdiğinden ondan da aldık.

Şarapları bir güzel tattıktan sonra kızlara deniz dönüşü alacağız dediğimizde "tabi abi" şeklinde siz bizim külahımıza anlatın manalı cümleler ve bakışlar fırlattılar bize karşı. Olsun, deniz dönüşü verdiğimiz sözü tutarak almaya gittik yine de.

Ertesi gün yine adanın meşhur markalarından Talay ve Çamlıbağ'a gittik.

Talay da mekan olarak çok şıktı. Biraz genişçe bir koridor şeklinde bir satış mağazası vardı. İçeri girdiğinizde karşıdaki duvarın tümüyle şarap dolu olduğunu gördüğünüzde şarapçı değilseniz bile içesiniz geliyor :) Uzun tezgahın hemen arkasındaki duvar tuğla haliyle kalmış (iç mekanda kullanılan tuğlalardan) ve bu tuğlaların arasında en az 3 şarap alacak şekilde kıvrılmış metaller var (3 rakamını yatık olarak düşünürseniz 2 şarap alacak şekilde metal olur size, bahsettiğim onun daha uzunu işte). Çoğu da dolu üstelik. Bir iki tane de şarap dolabı var. Servis esnasındaki ısıyı yakalamak üzere tadım için verecekleri şarapları bu dolaplarda tutuyorlar. Tezgahın arkasında bir bayan bir erkek var bu sefer. Erkek olan daha ziyade yardıma gelmiş gibi. Özel bir istek yapmadıkça sizinle ilgilenmiyor. Bayan olansa hadi tadın da gidin artık tavırlarını sergiliyor. Biz yine de var olan bütün şarapları tadar oradan da bir üçlü alıp dükkandan çıktık.

Daha sonra Çamlıbağ'a gittik. Burası gayet rahat bir ortamdı. Küçük bir tezgah, arkasında sıralanmış şaraplar, odanın sonunda 3 kişilik rahat bir koltuk, koltuğun altında horlayarak uyuyan bir köpek ve tezgahın arkasında şaşırtıcı ama size gülerek bakan 4 göz! İçlerinden biri 50-60 yaşlarında, artık bu işin uzmanı olmuş, zaten sahibiymiş oranın da, siz istemeseniz bile elindeki her çeşit şarabı tezgaha çıkartıp adam sayısı kadar kadeh getirip bolca tattırmak isteyen bir tatlı adamcağız. Yanındaki genç de elinden geleni yapmak üzere sırıtarak bekliyor. Adada daha önce karşılaştığımız ve bir hayli rahatsız olduğumuz kabalık ve vurdumduymazlık hissinden kurtulmak üzereyiz. Şarapları tadarken adamlarla sohbete başlıyoruz. Birden konu bizim memlekete geliyor. O da ne, adam bizim buraları biliyor. Hatta çalıştığım hastanedeki doktorlardan, serbest eczacılara kadar. Bizden bir ricası da var. Acaba yükümüz çok yoksa şu zeytinyağı tenekesiyle üzüm kasalarını tanıdıklarına götürebilir miyiz? Götürürüz tabi güleryüzlü amcacım. Araba tıka basa dolu, ama hatır için yapılır vallahi. Tabi bu yükler haricinde elimiz kolumuz şaraplarla dolu çıkıyoruz yine.

Bu arada Çamıbağ'da en son tattırdıkları şarap Mistel. Pekmezli su tadında, acaip şekerli bir içecek. Onu şarap değil de likör kıvamında bir içecek diye veriyorlar. Ben çok şekerli de sevmiyorum ama bunu da almak lazım :)

Sonuç olarak;
Corvus'tan,
Teneia 2004 (Çavuş, beyaz)
Rarum 2005 (Kuntra-Karalahna)

Talay'dan
Karalahna 2006
Troya 2006

Çamlıbağ'dan,
Merlot-Kuntra 2007
Mistel 1995
Merlot 2007
Caberbet Sauvignon-Kuntra 2005

şaraplarını alarak yola çıkıyoruz.

Hamiş : Bu yazımla dinlemeniz için yine Pinhani'den Hele Bi Gel'i uygun görüyorum :)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Şarap dedin, canım şarap çekti valla. Açalım bir şişe, içelim dolsun içimize neşe :)

cinar dedi ki...

oy oy, yine şenlenmişsin bir mani bile yazmışsın. İçelim güzelleşelim canımıniçi :)