11 Ağustos 2009 Salı

X-MEN ORIGINS : WOLVERINE, 2009 (6,8)



X-Men serisinde Wolverine olarak tanıdığımız Jimmy Logan'ın (Hugh Jackman) hikayesini öğreniyoruz bu seride.

Jimmy çocukken sık sık hastalanmaktadır. Babası sürekli olarak yanına gelip Jimmy'nin durumuna bakar. Bu arada aynı evde yaşayan ve aslında kardeşi olan Victor (Liev Schreiber) da sürekli odadadır. Bir gün babası yine Jimmy'e bakmaya geldiğinde aşağıdan sesler duyarlar. Victor'un babası, annesiyle kavga etmektedir yine. Jimmy'nin babası aşağı iner ve aşağıdan silah sesi duyulur. Jimmy aceleyle aşağı koşar ve babasını yerde yatarken bulur. Babası ölür. Jimmy çok sinirlenir ve el parmaklarının arasından sivri kemikler çıkar. Jimmy sinirle ayağa kalkar ve Victor'un babasını öldürür. Ama adam ölmeden önce Jimmy'e korkunç bir gerçeği fısıldamıştır. Yerde yatan gerçek babası değildir, gerçek babası kendisidir.



Jimmy iyice sinirlenerek evden dışarı kaçar ve koşmaya başlar. Victor da arkasından gider. Filmin bu noktasından sonrası savaş kareleriyle doludur. Her karede Jimmy ve Logan omuz omuza, sırt sırta dövüşmektedir. Jimmy ve Victor ölümsüz oldukları için tarihteki her türlü savaşa katılmışlardır. Sonunda yakalanır ve idama mahkum edilirler. Ama ölümsüz oldukları için bu cezayı bir türlü veremez hükümet.

Kaldıkları hücreye William Stryker (Danny Huston) adında bir adam gelir sonunda. Onlara değerlerini bildiğini ve kendi gurubuna katılmalarını söyler. İki arkadaş kabul ederler bu teklifi. Stryker'ın grubunda çok hızlı ve bu nedenle çok iyi kılıç kullanan Wade (Ryan Reynolds), hedefi asla şaşırmayarak uzun menzilden bile süper silah kullanabilen Ajan Zero (Daniel Henney), çok güçlü Dukes (Kevin Durand), elektriğe ve dolayısıyla elektronik aletlere hükmedebilen Bolt (Dominic Monaghan) vardır. Ve Strayker'ın kötü planları vardır hehe :)



Logan içinde bulundukları durumdan hiç memnun olmaz. Stryker için masum insanları öldürmek zorunda kalırlar. Logan bu guruptan ayrılmaya karar verir işte o anda Victor ile yolları ayrılır (Victor daha sonra Sabertooth ismiyle karşımıza çıkacaktır). Bundan sonra düşman olurlar.

Logan kendine yeni bir hayat kurar. Mutant olduğunu sevgilisi Kayla (Lynn Collins) haricinde herkesten gizler, oduncu olarak bir yerde çalışmaya başlar. Kayla'yla mutlu mesut yaşamaktadırlar. Ancak bir gün Stryker Logan'ın çalıştığı yere gelir ve gruptakilerin öldürülmeye başladığını söyler. Logan kendi başının çaresine bakabileceğini söyleyerek basar gider.



Ama ertesi gün Victor da onları bulur ve Kayla'yı öldürür. Logan intikam hırsıyla dolar ve Stryker'a gider. Stryker katilin Victor olduğunu bilmediği konusunda ikna eder Logan'ı ve ona bir şans verir. Kendisiyle anlaşırsa Victor'dan öcünü alabilecektir. Logan kabul eder ve Syryker'ın laboratuvarına gider. Burada, yıllar önce birlikte aradıkları meteoriti görür. Adamantiyum haline getirilen taş Logan'ın kemiklerine enjekte edilecek ve böylece yenilmez olarak Stryker'ın hedeflediği Weapon X (10. Silah) haline gelecektir. Bu arada Logan yeni künyesine Wolverine yazılmasını ister. Bu, Kayla'nın ölmeden önce kendisine anlattığı hikayeden aklına gelmiştir. Bundan sonra Wolverine olarak anılacaktır.

Ve Wolverine Victor'un peşine düşer. Ancak bilmediği şeyler vardır. Bu arada Stryker mutant toplamaya devam eder. Niyeti bütün mutantların DNA'larını birleştirerek yenilmez bir Weapon XI oluşturmaktır.

Film güzeldi. Ama X-Men'in diğer serilerini düşününce biraz sönük kalmıştı bana göre. Tabi aslında beklediğini şeye de bağlı. Ben mesela oturup mutantların değişik şeyler yapmasını seyretmeyi çok seviyorum :) Wolverini de severim o ayrı :))

X-Men ve X2'yi Bryan Singer yönetmişti. 3. seri olan X-Men : The Last Stand'i Brett Ratner yönetmişti. Bu filmde yine farklı bir isim karşımıza çıkıyor : Gavin Hood. Bu yönetmen olarak seyrettiğimiz ilk filmi (bizim yani, yoksa yönettiği filmleri var).



Tatlı Hugh Jackman'ı ben ilk olarak 2000 yapımı X-Men'de tanımışım. Ondan önceki filmlerini anımsayamadım en azından. Daha sonra 2001'de Swordfish'te ve tatlı Meg Ryan ile birlikte oynadığı şeker film Kate & Leopold'da, 2003'te X2'de, 2004'te Van Helsing'de, 2006'da yine bir X serisi olan X-Men:The Last Stand'de ve hayatımın filmi olan The Fountain'da, aynı yıl yine çok iyi bir film olan The Prestige'de, 2008'de henüz seyretmedğimiz Australia'da oynamıştı. Ayrıca 2006'da Flushed Away ve Happy Feet gibi animelerde başarılı seslendirmeler de yaptı. Canım benim :))



Liev Schreiber'ın da oldukça kalabalık bir film listesi var. Seyrettiğimi hatırladıklarım arasında 1996 yapımı Ransom ve Scream, 1997'de Scream 2, 1998'de Sphere, 1999'da Jacob The Liar, 2000'de Scream 3, 2001'de Jackman'la birlikte Kate & Leopold'da, 2006'da The Painted Veil var.



Danny Huston'u da bir sürü filmden biliyoruz aslında. Hatırladığım filmleri arasında 2003'te 21 Grams, 2005'te güzeller güzeli Rachel Weisz'le birlikte oynadığı The Constant Gardener, 2006'da Children Of Men, 2007'de The Number 23, 2008'de How To Loose Friends & Alienate People var.



Bu yazıyı bitirmeden bahsetmek istediğim biri daha var ki o da Ryan Reynolds. Çok sever ve beğenirim kendisini. Ama bu filme yakıştıramadım onu. Ne bileyim, vurdulu kırdılı bir mutant filmine kaşları alınmış şeker bir adamı yakıştıramadım belki de. O daha çok Definitely, Maybe, Chaos Theory gibi filmlerin adamı :)

2 yorum:

Benim Hayatim dedi ki...

Kardeşimin tavsiyesi üzerine ilk kez X-Man'i özellikle Hugh Jackman'ı :) izlediğimde hayran kalmıştım. O zamanlar için mutantlar bu tip değişik özellikler içeren ilk filmdi. Benim hayal gücümü acayip zorlamıştı.

Gösterime girdiği ilk hafta hemen izledim. Sende ki hisler uyandı. Senaryoda kopukluk vardı. Tamam aksiyon sahneleri çok iyiydi ama bilmem birşeyler olmamıştı.

Yine de Efe ile beraber defalarca izlemeye devam :)

cinar dedi ki...

* Benim Hayatım *
Efe'nin heyecanını görmek için bile seyredilir tekrar tekrar :) Ama çocukcağıza çizgifilm de seyrettirin ara sıra yafu :)