26 Ağustos 2008 Salı
Felon, 2008 (7,9)
Wade Porter (Stephen Dorff) müstakbel eşi Laura (Marisol Nichols) ve çocukları Mickey (Vincent Miller) ile yeni aldıkları evde mutlu mesut yaşamaktadırlar. Wade kendi kurduğu işi yürütmeye çalışmakta ancak bunu yaparken maddi olarak da zorlanmaktadır.
Bir gece yattıkları yerden bir ses duyarlar Wade ve Laura ve hemen kalkıp Mickey’nin iyi olup olmadığına bakarlar. Mickey iyidir ancak, eve bir hırsız girmiştir. Wade adamı görür ve onu kovalamaya başlar. Evin dışına çıktıklarında adamın elinde bir şey olduğunu görür ve içgüdüsel olarak elindeki beyzbol sopasıyla adamın kafasına vurur. Adam anında yere yığılır, kafasına aldığı darbeyle ölmüştür.
Wade panik olsa da hemen gerekli yerleri ararlar. Gelen polislerin çok basit bir cümleleri vardır : Hırsız evinizden çıktığı andan itibaren sizin için tehdit oluşturmayı bırakmıştır. Wade’in çekeceği cezanın başlangıç cümlesi de budur. Artık o cinayetten tutuklanan bir katildir.
Avukatı kendisine verilen cezaya itiraz etmez ise 3 sene yatıp çıkacağını, itiraz durumundaysa 1. derece cinayetten yargılanarak 15 sene yatabileceğini söyler. Wade mecburen cezasını kabul eder. Şimdi yapması gereken tek bir şey vardır. Bu 3 sene boyunca beladan uzak durmak.
Ancak daha kalacağı hapishaneye götürülürken otobüste kargaşa çıkar. Mahkumlardan Danny Samson (Chris Browning), başka bir mahkumu bıçaklar ve bu bıçağı adamlarından birine verir. Bu adam da yeni gelen olarak bıçağı Wade’e verir ve onu koltuğunun altında bulduğunu söylemesini ister. Wade’in aklı karışmıştır. Henüz hapishane kurallarını bilmemektedir ancak yine de denileni yapar.
Polis memurları Wade’in Danny’yi koruduğunu düşünerek onu daha tehlikeli mahkumların tutulduğu SHU’ya koyarlar. Burası Wade için daha da zordur. Çünkü mahkumlar çetelere ayrılmıştır ve her çete diğeriyle savaş içindedir. Wade’in hayatta kalabilmesi için kendisine bir yol çizmesi gerekir.
Bu arada kaldığı hücreye yeni bir mahkum getirilir : John Smith (Val Kimler). John 16 kişiyi gözünü kırpmadan öldürmüştür ve yıllardır hapiste olduğu için (ve de müebbet yattığı için) diğer mahkumlarca kabul edilen bir saygınlığı olan biridir. Çok katıdır. Wade’e karşı da oldukça serttir ancak zaman geçtikçe Wade’in durumunu fark eder ve ona yardım etmeye karar verir.
Ama hapishanede yaşam yine de çok zordur. Memurlardan Lt. Jackson (Harold Perrineau) da bu hayatı zorlaştırmak için elinden geleni yapar. Wade’in Lt.’ye karşı geldiği bir gün Lt. Wade hakkında olumsuz rapor verir. Bu rapora göre Wade Danny’nin adamlarından biridir ve cinayetlerinde ona ortaklık etmiştir. Bu rapor ışığında Wade cezasına ilave olarak 6 sene daha yer.
Yok yere 9 yıl hapista yatmak Wade’e ve Laura’ya çok ağır gelir. Kendi cezası olan 3 sene bitmek üzereyken yeni eklenen 6 sene için artık bir şeyler yapmak gerekmektedir…
Filmin başından beri bir oturdum bir kalktım. İnanılmaz derecede sinir olsam da bütün yaşananların hayatın gerçekleri olduğunun bilincindeydim. Haksızlığa elbette kimse dayanamaz. Filmlerde seyredince bile inanılmaz sinir oluyorum, asabım bozuluyor. Bunu çok iyi bir şekilde yansıttığı için filmi çok başarılı buldum.
Yönetmen Ric Roman Waugh çok iyi bir iş çıkarmış bu 2008 yapımı ile. IMDB’de de 7,9 puan almış.
Oyunculardan Stephen Dorff çocukluk aşkım sayılabilir. Sanırım onu ilk gördüğüm filmi 1993 yapımı Rescue Me. Sonrasında Blade’de kötü adamlardan Deacon Frost rolünde seyrettik onu. Aslında bir sürü filmi var, ama anımsayamadım onları, isimleri tanıdık da gelmedi. Aerosmith’in Cryin’ klibinde bile oynamıştı :) Epey yaşlanmış tabi yıllar geçtikçe.
John Smith’i canlandıran Val Kilmer konusuna gelince Badem’e ikidebir bu Val Kilmer deyip durdum. Yok değil dedi Bademim. Öyle bir isim yoktu filmde dedi. Ben yineledim sürekli :) Doğruymuş da. Yalnız acaip kilo almış adam. O Saint’teki karizma halinden eser yok yani. Ha katil olmasının verdiği bir ağırlık illa ki var ama, Saint neredeeeee John Smith nerede yani. Top Gun, The Doors, Batman Forever, Heat, Red Planet seyrettiğimiz diğer filmlerinden.
Harold Perrineau’yu ise Lost dizisindeki Micheal karakteri olarak tanıyoruz. Orada da çok sevimsiz buluyordum kendisini, bu filmde de aynı sevimsizliğini devam ettirdi yani :)
Etiketler:
dram,
film,
Harold Perrineau,
Marisol Nichols,
Ric Roman Waugh,
Stephen Dorff,
Val Kilmer
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Güzel bir filmdi. Waaallt'çı Michael'a yine sinir olduk :)
Evet ya, sinir yaratık :)
Yorum Gönder