16 Ocak 2009 Cuma

Ghost Town, 2008 (7,2)



"Hayır canım, ev falan bakmadım. Öyle bir emlakçıyla görüşmedim." diyerek telefondaki eşini sakinleştirmeye çalışan Frank'i (Greg Kinnear) görürüz önce. Çok da kalabalık olmayan bir sokakta yürümektedir başına geleceklerden habersiz. Eşini ikna edip onu çok sevdiğini söyledikten sonra sinirle emlakçısını arar. Evi eşi için değil sevgilisi Amber için istemektedir çünkü. Tam telefonla konuşurken sokağa bakan evlerden birinden klima kutusu düşer. Kutu yere ulaşmadan Frank bunu fark eder ve son anda geri çekilir. Ölümden kıl payı kurtulmuştur. Olanlara inanamazken "pat!" diye otobüs gelir ve kenara savurur Frank'i. Frank yine kıl payı kurtuldum diye düşünürken yolda karşılaştığı insanların içinden geçip gittiklerini fark eder. Frank ölmüştür.

Bu sefer de diş hekimi Dr. Pincus (Ricky Gervais) ile tanışırız. Şu House M.D. dizisinden tanıdığımız Dr. House karakteri gibidir Pincus. Bencildir, kimsenin düşüncelerini, isteklerini umursamaz. Elinde kocaman bir paketi zorla taşımaya çalışan apartman komşusunun ricasını dinlemiş gibi yapsa da asansörün kapısının daha çabuk kapanmasını sağlayarak tek başına yukarı çıkar. Aynı şekilde taksiyi çağırmış olan kadını geçerek taksiye kendisi kurulup kadıncağızı bahtsız bedeviden beter eder.

Dr. Pincus'un bağırsak problemi vardır. Bunun için kolonoskopi yaptıracaktır. Hastaneye gider, kolonoskopi esnasında anestezi uygulanmasa da kendisi çok pimpirik olduğundan acı çekmeden anestezi verilmesini ister. İşlemler bitip de hastaneden çıktıktan sonra kapıda sigara içen hemşirelere laf atar. Hemşirelerden biri buna çok şaşırır. "Beni görebiliyor musun?" diyerek Pincus'un peşinde dolaşmaya başlar. Pincus yolda yürürken çarpmak üzere olduğu iki insandan da özür dileyince kesinleşmiştir, Pincus başkalarının göremediği ölüleri görebilmektedir!



Pincus bir anda meşhur olur ve arkasında koca bir ölü ordusuyla dolaşmaya başlar. Pincus hiçbirine de yardım etmeyi düşünmez aslında ve bu işten sıkılmaya başlar. Pincus'tan haberdar olan Frank de Pincus'un peşine düşer. Ölü insanlardan rahatsız olduğunu fark edince Pincus'la bir anlaşma yapmaya karar verir. Kendi istediğini yaparsa diğerleriyle konuşup onları Pincus'tan uzaklaştırabileceğini söyler Pincus'a. Pincus mecburen kabul eder.



Frank'in isteği, ölüp de yalnız bıraktığı eşi Gwen'yi (Tea Leoni) yeni sevgilisine karşı uyarmaktır. Frank'e göre adam karısının parasının peşindedir ve aslında onu sevmemektedir. Pincus bunu yapmayacağını söyler başta, ama ölüler peşinden koştukça Frank'le anlaşmaya karar verir. Kadının, asansör ve taksi olaylarındaki kadın olduğunu fark edince bu işin biraz zor olabileceğini kabul eder kendi kendine. Kadın onu zaten kaba ve bencil biri olarak tanımaktadır. Ama Pincus Gwen'in verdiği konferanslardan birindeki mumyanın diş durumuyla ilgilenince Gwen de iş için Pincus'la görüşmeye karar verir ve onu mumya incelemesi için iş yerine çağırır. Böylece Pincus ve Gwen görüşmeye başlar. Bir zaman sonra Pincus Gwen'in sevgilisinden ayrıldığını öğrenir. Ama haberi verdikten sonra Frank'te bir değişiklik olmaz. Frank dünyadaki işi bitmediği için hala dünyada olduğunu düşünür oysa. İşi biten yukarı çıkmaktadır çünkü.



Pincus, Gwen sevgilisinden ayrıldıktan sonra da kendisine çok dikkat eder, aşık olmuştur çünkü. Aynanın karşısında geçirdiği süreler uzar. Gwen'e bir hediye alır. Hediyeyi verdikten sonra da pot kırmaya devam eder ama. Frank'in kendisine anlattığı bilgileri kullanmaktadır Gwen'in kalbini kazanmak için. Gwen de bunu fark eder sonuçta. Pincus, Frank'le ilgili çok şey bilmektedir. Frank Pincus'un aşık olduğunu fark edince ona sinir olmaya başlar ve Gwen'in gözünde düşeceğini düşünerek ona gerçekleri anlatmasını ister Pincus'tan. Gwen inanmaz anlatılanlara ve Pincus'a ondan uzak durmasını söyleyerek gider.




Pincus bundan sonra değişir. Artık acı çekmenin nasıl bir şey olduğunu bilmektedir ve insanlara yardım etmeye karar verir. Ölü insanların isteklerini bir bir yaptıkça peşinde dolanan ölüler birer ışık halinde göğe yükselmeye başlarlar.

Pincus Gwen'i doğru söylediğine ikna etmeye çalıştığı bir gün, yine apartmanlarının dışında, tam da Frank gibi bir otobüs tarafından savrulur. Pincus ayağa kalktığında insanların içinden geçebildiğini gördüğünde adeta kahrolur. Frank de yanına gelmiştir. Aynı kaderi paylaşmaktadırlar. İkisi de sevdiği kadını bırakmak zorunda kalmış, dahası bu üzüntüyü aynı kadına yaşatmışlardır. İkisi de Gwen'in göz yaşlarına dayanamaz.



Bundan sonrasını anlatmayacağım işte :) Heyecanı kaçmasın. Söylersem seyretmek istemezsiniz şimdi :) Bence çok şeker bir filmdi. Kinnear'nın olduğu filmler hep çok eğlenceli olur zaten. Ben onu ilk olarak 1997 yapımı As Good As It Gets'ten hatırlıyorum. 1998'de You've Got Mail de oynamıştı. Daha sonra 2000'de The Gift'te, 2001'de Someone Like You'da, 2005'te Stuck On You'da, 2006'da Fast Food Nation'da ve Little Miss Sunshine'da ve Unknown'da oynadı.



Tea Leoni'yi de çok severim. Onu da ilk olarak Kevin Costner'lı 94 yapımı Wyatt Earp'te seyrettim sanırım. Asıl çıkışınıysa 98 yapımı Deep Impact ile yaptı. 2000'de Nicholas Cage ile The Family Man'de, 2001'de Jurassic Park 3'te, 2005'te Jim Carrey ile Fun With Dick And Jane'de karşımıza çıktı.



Ricky Gervais'i ilk kez seyrettim beyaz perdede. Başlarda çok gıcık buldum ama film ilerledikçe şeker gelmeye başladı. Bu da filmin güzeliğinden olsa gerek. Gerçekten keyifliydi bence. Tavsiye ederim.

Hamiş : Ghost Town film müziklerini bulamadığım için sizi As Good As It Gets'in film müziklerinden biriyle başbaşa bırakıyorum.

3 yorum:

sufi dedi ki...

Ghost Town'ı mutlaka izlememiz lazım diye düşündürttünüz, teşekkürler

cinar dedi ki...

Umarım beğenirsiniz :)

Unknown dedi ki...

Çınar merhaba,
Bloglar arası kitap hediyeleşmesi yapmaya karar verdik. Katılmak istersen bloğumdaki yazıya yorum bırakırsan sevinirim.

Katılmanı bekliyorum ona göre :-)

sevgiler...