21 Mayıs 2008 Çarşamba

Eskişehir tam gaz : 1

Gelelim Eskişehir turumuza...

Eşimle senelerdir gitmek isteriz Eskişehir'e. Hiç fırsat olmamıştı bu seneye kadar. Porsuk'un kenarına gidip çay içmek gibi gayet sakin hayallerimiz vardı :)

17 Mayıs'ta burdan yola çıktık. İlk hedef İstanbul'du. Aslında burdan direkt otobüs de var ama biz gitmişken trenle gidelim, yemekli vagonda şöyle güzel bir tren yolculuğu geçirelim istedik. Sabah 5'te yola çıktık Dakyuz, Osi ve biz. Onlar uyurken ben kitabımı bitirmek için cebelleştim.

İstanbul'a vardığımızda saat 9,5'a geliyordu. Trenimiz de 10'da hareket edecekti. Çok beklemeden yola koyulduk İstanbul'dan da.

Yemekli vagon çok güzeldi. Biz ceketlerimizi koltuklarımıza bırakır bırakmaz yemekli vagona gittik. Kalabalık olacak gibi bir endişemiz vardı çünkü biletlerimizi alırken trendeki son 5 yerden 4'ünü aldığımızın bilincindeydik. Tren de hakikaten kalabalıktı ama yolcular ilk zamanlar koltuklarında oturmayı tercih ettiler. Bizim gibi kahvaltıyı illa ki yemekli vagonda yapacağız saplantısı olan çok yoktu :) Ama zamanla yemekli vagon da tıka basa doldu, çay fincanları sayıyı karşılayamayacak kadar azaldı, bu nedenle tartışmalar çıktı, ortam gerildi. Biz seyahatimizin bitmesine yarım saat kala koltuklarımıza da geçelim artık diyerek normal vagonda yolculuğun sırrına ulaştık (sır falan yok, otobüsteki koltuklar gibi oturuyorsun işte, biraz daha geniş yalnızca).

14:30 gibi Eskişehir'e vardık. Tren garında bizi bekleyen bir çift göz vardı, Osi'nin kardeşi Emel. Bizi karşıladı, kalacağımızı yere götürdü, sonra bir güzel gezdirdi. Dakyüz de Eskişehir'de okumuştu aslında ama neredeyse bir asır önce (!) olduğundan çok değişmiş buldu şehri. Tabi olumlu anlamda. O kadar yoğun bir genç nüfus var ki aralarında kendimizi de o yaşlarda hissettik. Ben 3 gün boyunca 20'ydim mesela :)



İlk gün yani Cumartesi günü trenden indikten sonra önce Anadolu Üniversitesi'nin misafirhanesine gittik. Eğer gidip de nerde kalmak gerekir diye düşünüyorsanız kesinlikle burayı tercih etmelisiniz bence. Bir kere kampüs içinde, neredeyse ormanlık arazinin ortasına oturtulmuş vaziyette, hemen yanında Japon bahçesi var. İçinde envai çeşit çiçek, ağaç var. Yazın bahçeye masa sandalye de çıkartılıyormuş ki biz o döneme denk gelemedik. Yine de çiçekler açmış, bahçe yeşillenmiş olduğundan çok güzel görünüyordu. Biz zaten doğaya hayran kalarak şehir merkezinde bir otelde kalmadığımız için bir kez daha şükrettik. İnternet sitesinde misafirhanede kalabilmek için kamu personeli falan olmanız gerektiği yazıyor, ben öyleyim hadi, Dakyüz'ün annesi de öğretmen ama Dakyüz telefonla aradığında bu konudan hiç bahsedilmemiş bile. Hemen ayarlayabildik yani yerlerimizi. Siteden bakıp da biz kalamayız diye düşünmeyin yani, mutlaka arayın ve yerinizi ayırttırın.




















Hava çok sıcaktı. Odalara yerleşip üzerimizdeki kıyafetleri azaltınca Porsuk'a doğru hareket ettik. Manzara çok çok güzeldi. Aydınlık, ışıl ışıl havada her şey olduğundan daha güzel görünür sanki, insanın içine ayrı bir sevinç kattığı için belki de.



İşte öyle mutluluk verici bir havada Porsuk'un karşısına geçip şöyle bir seyretmek bile çok keyifliydi. Çayda dolaşmak da güzel olabilirdi ama çok kalabalık bir sıra vardı. O sıcakta beklemeye gönlümüz elvermedi :(



Karnımız acıkınca Papağan'a gidip çiğbörek yemeyi de ihmal etmedik. Aslında Tayfun Talipoğlu'nun bir programında doğrusunun çiğbörek değil çibörek olduğunu öğrenmiştim. Ama Papağan'da da diğer mekanlarda da hep çiğbörek diye yazmışlar. O yüzden bu şekilde yazdım ben de. Biraz yağlı olmakla birlikte güzeldi. Bir porsiyonda 5 adet getiriyorlar. Bana fazla geldi 5'i, ancak 3'ünü yiyebildim. Dakyüz 4'ünü yedi, Osi ve Badem 5'er taneyi götürdüler :)


Akşam olunca taa buralardan araştırıp da olumlu yorumlarla yapılacaklar listemize aldığımız Bomanti'ye fasıla gittik. Aslında daha önce Bomanti diye bir fasıl mekanı varmış, oldukça salaş bir yermiş ve hani böyle üniversite hocalarının prof.larının falan gittiği (genç kuşağın çok tercih etmediği bir anlamda, anlatanların yalancısıyım) bir yermiş. Sonra, orda şef garson- mezeci olarak çalıştığını tahmin ettiğimiz İsmail adındaki kahraman abimiz ayrılmış ve kendi sıcak mekanını açmış. Diğeri de İsmail'ini kaybedince kapanmış. İşte biz bu sonradan açılan Bomanti İsmail'e gittik. Rakı mekanı :)



Ben daha önce de rakıyı denemiş ama fazla içine girememiştim. Birkaç yudumdan öteye gidemeyen rakı kardeşliğimi bu sefer sonuna kadar götürebildim. Hayatımda bir ilk sayılabilir bu yüzden. O gece iki tek içtim ve kafayı yemedim :) (öncesi ve sonrası şeklindeki resimlerimi yayınlamayı şiddetle reddediyorum! :)

Bu arada 5 amca ortaya geçmiş kemanla, kanunla şarkılar söyleyip herkesi coşturuyor. Biz zaten kıvama gelmişiz vakit de geçince. Tabi herkes aynı şekilde. Adamlar da bunu anlayınca kalkıp tek tek masaları gezmeye başladılar ve istek şarkılar çalıp söylediler.




Bizim masadan 3 istek şarkısı geldi : Agora meyhanesi, Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar ve hani kuşlar ağaçlar (ismini hatırlamıyorum). Hep birlikte güle eğlene söyledik şarkılarımızı. Adamlar masa ağasının Osi olduğunu anlayınca gittiler onun başında dikilmeye başladılar :)



Ha bu arada onlar şakırken ortaya şef garson kılıklı bir adamla (lacivert yelekli) yemeğe gelen adamlardan biri çıktı ve oyun oynadı. Çıkışta bu yelekli adam kapıya da geldi. Meğer İsmail oymuş. Sizi görmeye taa şuralardan geldik diyince adam bir keyiflendi, onun da kafa zaten bir milyon, gözler bakıyor ama hangimizi görüyor bilmiyoruz, keşke baştan söyleseydiniz olmadı şimdi böyle bak falan gibi cümleler kurarak bizi yolcu etti.

Bu Cumartesi günümüz de Eskişehir mekanlarında harika geçmişti.

Devamı sonra...

Hamiş : Ertesi gün rakının etkisiyle hiçbir şey olmadı :) Ne başım ağrıdı ne midem bulandı...

Hamiş 2 : Fotoğrafların çoğunu Badem çekti. Ben daha çok seyretmeyi tercih ettim. Yukarıdakilerden bir tek Osi'nin adamlara karşı sigara içtiği fotoğraf bana ait sanırım.

13 yorum:

Adsız dedi ki...

Eskişehir gezimizin en keyifli günüydü Cumartesi. Yalnız bir de Papağan'da çiğ börek olayı vardı, onu da ekleyiver istersen. Buralarda da Bomanti İsmail gibi bir yer olsa da her haftasonu gitsek, içsek, keyiflensek.

cinar dedi ki...

A evet, yemek olayını nasıl da unutmuşum! :) Ekledim canım hemen. Teşekkür ederim :) Vallahi ne güzel olurdu burda da bir Bomanti. Ama bence Yalı da güzel rakı mekanı olarak. Bir fasıl eksik işte. Ben söylerim olmaz mı? :)

Berrin dedi ki...

eskısehır benım asık oldugum sehırdı :) halada cokkk severım..ne guzel oldu okumak..sankı ordaydım..huzunlendım ayrıca..ılk fırsatta gıtmek ıstıyorum..bana ne yaaa gıdecem ıste :)))

Tabiat Ana dedi ki...

annemde pek güzel çiğ börek yapar:) hafta sonu kahvaltılarına bayılırım bende çiğböreğe:)
çok keyifli geçmiş gibi ne güzel...

Tabiat Ana dedi ki...

bide resimleriniz pek güzel çıkmış gece çok keyifli geçmişe benziyor (bide masada biz olsaydık istenecek şarkı eski dostlar olurdu garanti:) )

cinar dedi ki...

@ A evet okumşutum aşık olunan şehir yazını :) Eskişehir güzelmiş gerçekten ya. Acaba Türkiye'ye döneceksen Eskişehir'e mi döneceksin? :)

@ Tabiat'ım ohooo sizde öyle anne varken sırtınız yere gelmez vallahi :) Mesai bitimine az kalan şu dakikalarda ağzımın suyu akmış vaziyette zaten, afiyetler olsun size. Oh kahvaltıda hem de! :)
Vallahi keşke siz de olsaydınız o masada. Çok eğlenceliydi. Her şarkıyı da isterdik. Bir dahaki sefere artık! :) Öpüyorum şekercim.

cakiltasi dedi ki...

çınarım ben de gitmek istiyorum eskişehir'e. gezip tozmalı işimiz olsaydı pek güzel olurdu. ama rehberlik değil insanlarla uğraşamam. döverdim bazılarını :)

cinar dedi ki...

Oy oy Çakılım gelmiş :)
Vallahi bir sahaki sefere birlikte tur düzenleyelim cicim :) Hem tecrübeliyiz de artık, ne güzel eğleniriz! İsmail abinin yerinde bir güzel gevşeriz, adam dövmeye falan da gerek kalmaz :)

Vladimir dedi ki...

Çok güzel anlatmışsın okurken imrenmemek elde değil. Gezmiş gibi oldum. :))

cinar dedi ki...

Teşekkür ederim Vladimir. Bir gün gidersen İsmail'in yerine muhakkak uğra :)

Tabiat Ana dedi ki...

çınarcığım o afiyet beraber olsun;)
sen gel bak ne çiğbörekler yapıcam size:))
öptüm..

Adsız dedi ki...

Bir de benim şarkımı çaldılar ya miniğim. hatta 20 kağıt sıkıştırdım diye osi delirdi :))beklenen şarkı. of offf...

Gözlerinin içine başka hayal girmesin..
Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin..

İstersen yum gözlerini
Tıpkı düşünür gibi
Benden evvel başkası
Sakın seni görmesin

Benden evvel başkası
Seni görüp sevmesin

off offffff... çarşamba akşamı getireceğim bu musikleri piknüğe :)

cinar dedi ki...

Sevgili İsimsiz arkadaşım Dakyüz :)
4 şarkı mı çalmışlardı ya? Ben saymayı da unutmuşum! :) Getir tabi, ohoo sabahlar olmasın :)