22 Şubat 2008 Cuma

White Noise gerginliğim

Dün Uzunbacaklara gidip önce yemek yiyelim sonra bir film seyredelim dedik. Uzunbacak bize potakal ağacı tariflerinden sucuklu fırında makarna yapmış. Yanına dolmalar sarmış. Bir de salata, beslenme turumuz tamamdır!

Film olarak ne zamandır buluşup da seyretme hayalleri kurduğumuz filmlerden Akasya'yı seyretmek istedik. Uzunbacaklarda da vardı ama Öykücüm bana DVD'sini yollamışken bu filmi DVD'den seyretmek gerekirdi. Ben, alzi, tabi ki DVD'yi evde unuttuğum için başka filmler düşünmeye başladık. İlle de korku filmi olsun denince (kimbilir belki de ben demişimdir bunu :) ) White Noise'de karar kıldık.


Dın dın dın dın dın dın dın dın Batmaaaaaaaaaaaaaaan filminden tanıdığımız Micheal Keaton, benim CSI ve Viper dizilerinden tanıdığım Chandra West, benim özellikle Crash (bu ödül alan değil, hatunun poposunu falan baya net olarak gördüğümüz Crash) ve Highlander filmlerinden bildiğim Deborah Kara Unger'in oynadıkları Geofrey Sax filmini kısaca sevmedim.

Gerim gerim gerildim film boyunca. Vurma, kırma, kesme, biçme, öldürme hiç de korkmadığım türde filmlerdir. Yok bağırsaklarını deşmiş yok kafasını kırmış bu tip filmlerden ürkmem de, doğaüstü şeylerle ilgili filmlerden acaip tırsarım. Öykücümün aksine beni korkutan da ruhani şeylerdir! Brrr!

İşte bu filmde de öyle şeylerden bahsedildiği için baya gerildim. Hayıııııııır, of, şu perdeleri kapatsanıza dışarda bir şey hareket ediyor sanki, burası çok mu karanlık oldu gibi sıkça kullandığım cümleler sonucunda filmi bitirince derin bir oh çektim :)

Konudan bahsedeyim biraz da:

Jonathan Rivers (Micheal Keaton) Anna Rivers ile evlidir (Chandra West). Jonathan'ın eski eşinden Mikey adında bir oğlu vardır. Anna hamile olduğunu öğrendiği gün büyük bir sevinçle haberi Jonathan'a verir. Jonathan akşam haberi kutlamak üzere çiçek yaptırır, çikolatalar alır ve eve gider. Ancak Anna evde yoktur ve telesekretere mesaj bırakmıştır. Bir arkadaşı ile buluşup onun dertlerini dinleyecek dolayısıyla eve de geç gelecektir.


Saat ilerledikçe ilerler ve 02:30 da durur. Anna hala ortalarda yoktur.

Ertesi gün televizyon haberlerinde Anna'nın geçirdiği bir trafik kazası sonucu öldüğü açıklanır. Kayalıklara çarpmış nehire düşmüştür. Cesedi de ortalarda yoktur.
Aradan biraz zaman geçer. Bu arada Jonathan da işine geri döner. Bir gün evinden çıkarken kapısının önünde yabancı bir araba görür. İçindeki adam da yabancıdır ama Jonathan bu durumu önemsemez. İşe gidip de camdan baktığında adamın onu izlediğini ve iş yerinin önüne park ettiğini görür. Jonathan buna sinirlenir ve aşağı iner. Adam, Raymond (Ian McNeice) Anna'dan mesaj getirdiğini söylediğinde afallar ve adamı iş yerinden kovar.

Anna'nın cesedi bulunup da cenaze töreni yapılınca Jonathan Raymond'a gider ve anlattıkları karşısında şaşkına döner. Raymond öbür dünyadan insanların (daha doğrusu ruhların) kendisiyle iletişim kurduğunu ve onların ses kayıtlarıyla görüntülerini yakalayabildiğini söyler. Daha önce nişanlısını kaybedip Raymond'a başvuranlardan Sarah (Deborah Kara Unger) de 8 ay boyunca Raymond'la kalmış ve beklediği mesajı almıştır. Artık o da Raymond'a yardımcı olmaktadır. Birikmiş yüzlerce kaset vardır ve bunların arasında Anna'nın sesi de vardır. Jonathan Anna'nın sesini duyunca bu işle ilgilenmeye başlar. Anna'nın sesini duyabilmek için kendi evinde de sistem kurar ve saatlerce, günlerce radyo ve televizyon başında bekler. Aralarda Anna'yı duyduğunda hep ondan yardım istediğini duyar. Jonathan'ı bir yerlere yönlendirir sürekli. Adam da bu yerlere gidince aslında ölmemiş insanları kurtarabilmek için oralara yönlendirildiğini farkeder. Anna yardım etmeye çalışmaktadır.

Ama Jonathan ve Sarah bu işe fazlaca burunlarını soktuklarından artık onların da başları beladadır ve ölecek olan insanların olduğu görüntülerde onların da görüntüleri vardır.

Amma da yazdım ama bu sadece girişti. Gelişme ve sonuç var daha. Gerilmek için seyredebilirsiniz. Ama ben çok sevmedim, sonunu da iyi bağlayamadılar bence.

Bunun bir de ikincisi varmış. Bir ara onu da seyredeceğiz artık farz oldu.
Hamiş 1 : Okunup okunmadığını anlayamadığım için ve de nasılsa ne aramıştınız kısmını eklediğim için artık filmaniac kısmına değil direkt buraya yazacağım seyrettiğim filmleri.
Hamiş 2 : White Noise'in film müziklerini bulamadım. Onun yerine yine bir film müziği olan ve dinlemekten büyük zevk aldığım Yumeji's Theme'i dinleyinize sunarım (In The Mood For Love filminden).

2 yorum:

Öykücü dedi ki...

Filmi evde unutmana gülüyorum hala:)))))))))

Esra dedi ki...

Bana ilginc geldi bu film. Esim begenirdi kesin.
Konu bana baska bir filmi hatirlatti. "Dragonfly". Seyretmis miydin? Sonu cok hostu filmin. Kevin Costner oynuyordu.