Ben yazdıklarımı yayınlayana kadar ohoooo, Harper’s Island’ı bitirdim, bu sefer de ablamların ve sevgili Çakılımın tavsiyesi üzerine Lie To Me’ye başladım bile :)
Harper’s Island güzeldi, ama böyle ne bileyim bir Dexter, Six Feet Under, House M.D. ya da şu an aklıma gelmeyen diziler kadar içine çekmedi beni. Çok büyük bir heyecana kapılıp seyremedim. Karakterler birçok salaklık yaptılar çünkü :) O da beni sinir etti. Henry’nin yapmacık gülüşü baştan beri sinir ediyordu beni. Abby desen eblek eblek bakıyor sürekli. İşte bir dizide karakterleri sevmeyince dizinin de içine giremiyorum. Sonuna da sinir oldum işte hıh! :)
Lie To Me eğlenceli geldi. İnsanların yüz hareketlerine bakarak nerede yalan nerede doğru söylediklerini anlayabilmek süper bir şey bir kere. Fikri bile güzel. Daha 3. bölümde biz bile “aha, yalan söylüyor” diyebildik mesela bir kadın için. Dizide tabi. Gerçek hayatta yapılabilir mi bilmiyorum. Zira dizide görüntüleri dondurup iyice anlattıkları için anlamak kolay oluyor :) Tim Roth da zeten çok sevdiğimiz biridir. Süper rol yapar bana göre. İşte sevilen karakerlerle dizi çekmenin avantajı! :)
28. hafta içine girmiş bulunuyorum. Tabi acaba siz bunları okurken kaçıncı haftada olacağız kimbilir. Çok tembelim hihoyt :) Vallahi son zamanlarda aklım da beş karış havalarda zaten. Bu çocuk bende akıl bırakmadı şimdiden. Hafızam falan zaten berbat. Dün iş arkadaşlarımdan biri ameliyat oldu. Ameliyathaneye girmeden göreyim diye karşı binaya doğru yola çıktım. İş yerindekilere de dedim ki, her şey hazır olunca ben sizi ararım öyle gelirsiniz. Elbette unuttum ve aramadım. Neyse ameliyata girince geri geldim tabi masama. Utanç içinde :) sonra da çıkışına gideyim dedim. Tabi yine çıktığı zaman ben sizi ararım sözüyle birlikte. Yine unuttum. Bundan sonra söz vermek yok :) Ama elimde değil gerçekten unutuyorum..
Tuna’cım büyüyor. İlk dişi bile çıkmış. Ben henüz göremedim gerçi. Anneciği ona güzel bir blog da hazırlamış. Anne-bebek bloglarına bir yenisi daha eklendi anlayacağınız. Bol bol fotoğraf ve deneyimlerini de koymuş arkadaşım. Beğeneceğinize eminim.
Sonracıma Empati’yi bitirdim. Adam Fawer’ı seviyorum ben. Sevdim daha doğrusu. Bu okuduğum ikinci kitabı ne de olsa. Olasılıksız’ı da çok beğenmiştim. Empati de şöyle bir sorun oldu. Sonundan hoşlanmadım. Ama son ana kadar çok değişik ve heyecanlı geçti. Değişik derken, Heroes dizisine benzettiğimden bahsetmiştim sanırım daha önce. Tabi karakterlerin özellikleri Heroes’daki kadar binbir çeşit değil. Hepsininki empati adı altında toplanabiliyor burada. Biri renklerle görüyor duyguları, biri kokularla, biri müzik duyuyor vs. Sonuç olarak ben beğendim ve okumanızı tavsiye ediyorum.
Şimdilerde Jerzy Kosinski’nin Kör Randevu’sunu okuyorum. Sevgili 7. Oda’nın tavsiyesi ile aramaya başlamış ama internet sitesinde ne 7. Oda’nın ne de sevgili Vladimir’in bahsettikleri kitapları bulamayınca aynı yazarın bu kitabını almıştım. Kitap 304 sayfa ve ben şu an 82. sayfadayım. İlk kitap olarak çok doğru bir tercih olmadığını söylemeliyim. Çünkü kitapta beğendiği kızlara tecevüz eden ve saldırıları hep arkadan yaptığı için yüzyüze gelmeyen ve bu nedenle Kör Randevu ismi takan bir sapık var! Kitabın ilerleyen sayfalarında neyle karşılaşacağım bilmiyorum elbette.
Rec’in ve Descent’in ikinci filmleri çıkmış. Badem heyecanlı ama ben şu an için seyretmeyi uygun görmedim. Zaten uykum kaçıyor sürekli ayaktayım geceleri. Karanlıktan da hiç hoşlanmam. Badem horul horul uyurken karanlıkta bir de aklıma korku görüntülerini getirerek kalakalmak istemiyorum :)
5 yorum:
REC2 yi merak ediyorum ben de ama hakikaten de öyle kanlı filmlere bakma artık.
Ben sana "çelik bilye" isimli kitabı önermiştim yanlış hatırlamıyorsam. kosinski her zaman bulunmuyor malesef :(
"Lie to me" yi merak ediyorum bir ara download etmeye çalışmıştım ama kötü kopye çıkınca yarıda bırakmıştım. tekrar deneyeyim merak ettim.
dizi, film, kitap, bebiş baya yoğun günler geçiriyorsun sen anlaşılan :)))
@ Vladimir,
Rec'teki problem kanlı olması değil de böyle karanlıkta insanımsı şeylerin ortalıkta dolaşarak seni (yani beni) korkutması :))
Evet sen Çelik Bilye'yi, 7. Oda da Şeytan Ağacını önermiştiniz. Ama onları bulamamıştım ilk alışverişte. Şansıma bu çıktı :))
@ Beenmaya,
vallahi bugünü yaşarken boş geçmiş gibi hissediyorum genelde, ama düne baktığımda liste kabarık oluyor genelde :)
çınarım ben şimdi bir de breaking bad'i çok seviyorum. öyle böyle değil. lost nasıl yavan geliyor anlatamam. hele son sezonda iyice anlamsızlaştılar.
lie to me .. den sonra, insanların mimiklerine çok takılmamışsındır umarım :) paronayak olabilir hani insan..
kör randevuyu bitirdin mi? tavsiye ediyor musun ?
ben şeytan ağacını çok sevdim ama bana göre kosinski'nin en en kitabı BOŞLUK dur !
yine de hamileyken kosinski okumanı tavsiye etmem :)
çok uzaklarda bir yaz ı okusana sahi sen.. su gibi akıp geçecek elinde, seveceksin.
Yorum Gönder