27 Ocak 2009 Salı

Issız Adam, 2008 (7,6)



Dün nihayet seyredebildik bu filmi. Epey bir söz söylendi hakkında. Hem merak ettim, hem etmedim. Bazıları çok sevdi, bazıları hiç sevmedi. Hangi gruba dahil olacağımdan emin değildim. Ama sonuçta bu bir Çağan Irmak filmiydi. Ne kadar kötü olabilirdi ki?

Film tahminlerimin de ötesinde bir güzellikteydi bana göre. Evet çok bilindik bir konusu vardı : Aşk. Bir adamın ve bir kadının aşkı. Birinin içinde kaybolup gitmek isteyeceği güzellikte bir aşk varken, diğerinin kaybolup gitmekten korktuğu bir aşk vardı ortada.

Kız yine çok kaptırdı kendini bu aşka. Adamsa hep fazlalığını hissetti. Kızı sevdi sevmesine, kız da onu çok sevdi. Ama yetmedi işte bu sevgi.

Alper (Cemal Hünal) İstanbul'da tek başına yaşayan, gününü gün eden, para pul derdi olmayan, zevkine düşkün bir adamdır. Kendine ait bir restoranı vardır. Plaklara çok düşkündür. Sürekli olarak eski plakları arayıp satın almaya çalışır. Bir gün yine aradığı bir plağın peşindeyken bir kıza rastlar : Ada.



Ada (Melis Birkan) kendi halinde, küçük çocuklara kahraman kıyafetleri dikip satan bir dükkanı olan sakin bir kızdır. Alper'le ilk tanıştığında ondan hiç hoşlanmaz. Onu çok züppe bulur çünkü. Alper kendine çok güvenmektedir ve Ada'nın kendisine evet diyeceğine olan inancı çok fazladır. Yine de çok karşı gelemez Ada ve bir akşam yemeğine "Evet" der.





O akşam başlar ilişkileri. Hatta birlikte yaşamaya da başlarlar. Bir ara Alper'in annesi gelir memleketten. Ada'yla tanışır ve onu çok sever. Senelerdir yalnız olan oğlu sonunda bir kızı sevmiş, hatta o kadar sevmiştir ki onu annesiyle bile tanıştırmıştır. Yaşlı kadın bu işe çok sevinir o yüzden. Giderken de Ada'ya iyice tembihler oğlumu sakın bırakma diye. Ama işte tam da o gün eve döndüklerinde Alper Ada'ya ayrılmak istediğini söyler.

Yıllar sonra yeniden karşılaştıklarında ikisinin de içi gider birbirine. Ama yalan üstüne yalan söylerler : Alper aynı şekilde devam etmektedir ve çok mutludur. Ada da hayatına devam etmiş, evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuştur. O da çok mutludur.

Birbirlerine sımsıkı sarılır ve yeniden uzaklaşırlar birbirlerinden…

Film çok etkileyiciydi bence. Tamam, mutlu sonla bitmedi. Aslında mutsuz sonla biten filmleri de pek sevmem. Ama bu filmde başka bir şey vardı. Çok samimi geldi her şeyden önce. Duyguları çok iyi verebilmişti film. Benim tavsiye edebileceğim filmler arasına girdi böylelikle. Ben de ilk gruba, yani filmi sevenler grubuna dahil olmuş oldum.



Filmi Çağan Irmak yönetmiş. Daha önce Babam ve Oğlum ile ağlatmıştı hepimizi (ben ağlamadım ama başkaları o kadar çok ağladı ki, ortalamaya vurursak ben de ağlamış kadar olmuşumdur herhalde). Ben Çağan Irmak'ı ilk olarak Mustafa Hakkında Her Şey filmi ile tanımıştım. O film de hakikaten çok başarılıydı, hatta Türk filmi gibi bile gelmemişti seyrettiğimde. Çok ilginç bir tarzı vardı filmin. Çağan Irmak ondan önce de bir sürü projede yer almış halbuki. Önceki dizilerini seyretmiş olsam da ismini duymamıştım o zamanlar : Çemberimde Gül Oya, Asmalı Konak, Çilekli Pasta, Şaşıfelek Çıkmazı, Günaydın İstanbul Kardeş. Babam ve Oğlum'daki başarısından sonra daha önceki yönetmenlik deneyimlerini de seyretmek isteyip ve Kabuslar Evi'ni seyretmiştik geçen sene. O da çok farklıydı diğer dizilere göre.



Melis Birkan'ı daha önce Amerikalılar Karadenizde 2'de, Barda ve Ulak'ta seyretmiş olabilirsiniz. Ben hiçbirini de seyretmediğim için beyazperde de ilk kez gördüm kendisini. Köprü ve Çapkın adlı dizilerde de rol almış.



Cemal Hünal ise Asi dizisinde bir bölümde rol almış. Onu da ilk kez gördüm yani. İki oyuncudan da vermeye çalıştıkları karakterleri alabildiğime göre ikisi de başarılılar bence.


Hamiş : Filmleri seyrettiğimin ertesi günü hemen hikayeyi yazıp fotoğraf ve müzikleri ayarlayamadığım için yazıyı yayınlamam günler alabiliyor. Bu filmde bahsedilen dün seyrettim ile de kastettiğim aslında geçen hafta Perşembe idi :) Sanırım ayın 22 si falan oluyor.

7 yorum:

Benim Hayatim dedi ki...

Film de en çok beğendiğim anlar müziğin olaya dahil olduğu zamnalardı. Çok doğru seçimler, eskilerden anıları çağrıştıran, insanları ağlatan da bence oydu. Ben klasik erkek numaralarına çok gülmüştüm daha çok güldüm aslında. Sonunda yazık oldu bile diyemedim. Alper, birlikte olsalardı o ilikiyi yine batıracaktı. ADA, daha da çok üzelecekti. Bence de abartıldığı kadar olmasa da iyi filmdi.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Güzel bir kritikti;
Ben de nasipse bu Perşembe Günü gideceğim.Normal gösterimden iki ay sonra geldiği için film buralara malum böyle oluyor.Okuduktan sonra bir kez daha anladım ki kesinlikle gitmeliyim:)

Sevgilerle:)

cinar dedi ki...

@ Aysun, film müziklerinin filme katkısı elbette çok büyük ve dediğin gibi hiçbirisi de rastgele seçilmiş müzikler değiller. Sırf müzikleri için bile sevdiğim bir sürü film var benim :) Ama bu filmi sırf müzikleri için sevmedim. Aslında sevmeyeceğimi düşünerek gittim. Çünkü çevremdekiler hep filmi beğenmediklerinden bahsettiler.
Filmin sonunda yazık oldu dedim ben. Alper'in Ada'yla güzelleşen bir hayatı vardı. Aslında bunu istemediğini sonradan gördük gerçi ama, o ilk zamanlardaki hallerine inanacak ve devamının böyle olacağını umut edecek kadar safsalağım sanırım :)

@ Çiklet, umarım beğenirsin. Gördüğün gibi seven var sevmeyen var :)

Vladimir dedi ki...

Şu filmi hala izlemedim ya yuh olsun bana. Tembelliğin heykeli gibiyim adeta.

Vladimir dedi ki...

Bir de...

BU filmi izlemedim ama bana nedense "kırık bir aşk hikayesi" isimli filmi hatırlatıyor. Taşradaki mutsuz aşk hikayesi, finalinde seneler sonra karşılaşan çiftin hali içler acısıdır. Hem de erkeği Kadir İnanır'ın oynuyor olmasına rağmen. BU çiftten erkek olanı evlenmiştir, çocukları vardır. Öğretmen olan kadın o kasabadan o kasabaya gezmektedir. Adama o zamanlar mutlu yuva kurma hayalleri ile aldıkları muhabbet kuşundan baheseder. Kısacık bir cümle, mükemmel oyunculuk tüm hayal kırıklığını ortaya döker. "Sarıkanat öldü". Kısacık cümleyi kadın o kadar mükemmel oyunculukla resmen döktürür Hümeyra. Bu filmi bir yerlerde denk gelirse izlemeni öneririm.

cinar dedi ki...

@ Vladimir sen ve tembellik çok ayrı iki farklı kelime gibi geldi bana. Haksızlık etme kendine :) Dediğin de çok doğru. Bahsettiğin film yorumuyla neredeyse aynı. Kırık bir aşk hikayesi işte. Sarıkanat öldü repliğini çok iyi biliyorum ben ya. Seyretmiştim o filmi. Ama bulursam bir daha seyrederim mutlaka. Teşekkürler :)

7.oda dedi ki...

sinema açısından, sanat açısından çok eksikli vasat bir film.. filmde anlatılan aşka kendini kaptırdığında çok hoş bir film kesinlikle.
filmde eksiklikler ve fazlalıklar var.. ama film de günümüzde yaşanan aşkların aynısı bir aşk var..
bu yüzden insan kendini buluyor ya ada ya da cemal karakterinde mutlaka :)
zaten çağan ırmak ın da en iyi sanat filmini yaptım gibi bir iddiası olmadığına göre saldırılar çok gereksizdi..

bu arada Vladimir, ben izlemedim bahsettiğin filmi ama öyle bir anlatmışsın ki o iki kelimeyi okuduğumda kesinlikle içim titredi.
filmi bulmam lazım anlaşıldı :)