3 Nisan 2008 Perşembe

Juno


Sırada bu seneki oscarlardan nasibini alan bir film var. En iyi senaryo üdülünü aldı : Juno. Ben de beğendim doğrusu.


Juno (Ellen Page) 16 yaşında henüz liseye giden bir kızdır. Hamile olduğunu öğrendiğinde ilk iş arkadaşı Leah'ı (Olivia Thirlby) arar ve kötü haberi verir. Arkadaşı Juno'dan daha fazla şaşırmış ve ürkmüştür. Birlikte kürtaj yaptırmak için seçenekleri tararlar ve Juno buldukları kuruma gider. Ama daha kimseyle görüşmeden bu fikirden vazgeçer. Karnındaki bebeğin canlı bir varlık olduğunu idrak edip onu doğurmaya karar verir.


Ama Juno gerçekçidir ve bu bebeğe bakamayacağını bilir. Bebeğin babası Paulie Bleeker (Micheal Cera) da haber karşısında şaşırır ve ne yapacağını bilemez. İş başa düşmüştür ve Juno Leah'la birlikte bebeği evlat olarak verebileceği bir aile arar.



Gazete küpürlerinden Vanessa (Jennifer Garner) ve Mark'ın (Jason Bateman) ilanını görünce sevinir. Gazeteye verdikleri resim bile diğerlerinden farklıdır ve Juno aileyle görüşmeye karar verir.


Bu arada Juno hamilelik haberini babasına (J.K. Simmons) ve üvey annesine (Allison Janney) de verir. Oldukça "cool" karşılanır ve kürtaj yerine evlatlık olarak verme fikrine de saygı göstererek bundan sonra Juno'nun yaşayacağı her şeyde yanında olacaklarını belirtirler.


Hamileliği sırasında Juno Paulie ile takılmaya devam eder ve hatta ona kız ayarlamaya çalışır. Ama Paulie Juno'nun bahsettiği kızla görüşmeye başlayınca Juno kıskandığını farkeder ve kafası karışır.

Bu arada sık sık Vanessa ve Mark'ın evine gidip onları bebekle ilgili olarak bilgilendirmektedir. Vanesse ve Mark'ın maddi durumu oldukça iyidir ve bebeğe iyi bakabileceklerini düşünür. Mark tam Juno'nun tarzıdır, müzik ve film konusunda oldukça iyi anlaşırlar. Vanessa'dansa çok hoşlanmaz.

Mark Vanessa'dan boşanmaya karar verdiğinde Juno çok üzülür ve bunu kabullenmek istemez. Önce Mark'ı verdiği karardan döndürmek için çaba sarfeder ama yapamayacağını anladığında yine de bebeğinin iyi bir geleceğe sahip olmasını istediği için Vanessa'ya verdiği sözü tutacağını bildirir.

Juno babasıyla yaptığı bir sohbet sonrasında aslında hayatını geçirmek istediği doğru insanı bulduğunu farkeder. Bu Paulie'den başkası değildir. Ona duygularını açtığında Paulie'nin de aynı kalp çırpıntılarını hissettiğini öğrenir ve mutluluktan havalara uçar kendi tarzıyla :)

Doğum yaptığında bebeği görmek istemez Paulie de Juno gibi. İkisi birlikte yeni bir sayfa açıp hayatlarına kaldıkları yerden devam edeceklerdir..

Film bence eğlenceli ve şekerdi. Juno çok değişik ve eğlenceli bir tipti mesela.

16 yaşında hamile kalıp doğum yapmasına bir şey diyemiyorum. Değer yargılarımız farklı bile diyemeyeceğim çünkü özellikle doğu kesimimizde kızlar 16 yaşına bile gelmeden, ilk ergenliğe ulaştıklarında zorla evlendirilip çocuk sahibi olması sağlanıyor daha kendisi çocukken. Aradaki tek farkın bir kağıt parçasına atılan imza olduğuna inanmıyorum ben, kaldı ki o yaştaki çocuklara imza da attıramıyorlar zaten..

Hamiş : Film müzikleri çok güzeldi. Finalde Juno ve Paul buluşup bir şarkı söylüyorlar. Onu dinletmek isterdim size ama 30 saniyelik olarak bulabildim. Onun yerine The Moldy Peaches'ten buyrun dinleyin. Bu arada Sleuth için film müziği ara tuşuna bastığımda karşıma Juno film müzikleri geldi. Ne tesadüf değil mi? :)

9 yorum:

Esra :) - kadincablog.blogspot.com dedi ki...

çınar'cım ben de izledim filmi gerçekten eğlenceli ve güzel bir filmdi. juno'nun oyunculuğu da süperdi gerçekten.

cinar dedi ki...

Evet ben de beğendim oyunculuğunu. Çok da şekerdi :)

Öykücü dedi ki...

Filmde en çok hoşuma giden kızın olayı son derece sakin karşılayıp hiç bir şeyi trajedi haline getirmeden yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla olabilecek en iyi kararı vermesiydi.

Üvey anne filmde en sevdiğim ikinci karakterdi.

Kızın duru güzelliği,samimi tavırları çok hoştu.

Ama bence oskarlık bir film de değil:)) Hoş,eğlenceli ama muhteşemmm değil.

Öptüm:))

cinar dedi ki...

Öykücüm evet işte, Juno acaip "cool" du. Ama bu sadece kendisinden değil çevresinin rahatlığından da kaynaklanıyordu bence. Ne ailesi ne arkadaşları yargılamadılar kızı. Tam tersine olay eğlenceli bir hale dönüşüp gülümsetti bizleri.
Kız son zamanlardaki favorimdir ya. Çok çok beğendim ben. En iyi kadın oyuncuda adaydı, alabilirdi de bence. La Vie en Rose'u henüz seyretmediğim için Marion Cotillard hakkında yorum yapamayacağım şimdilik..
Ama şu an seyretmek için The Reef ile Ellen Page'in diğer filmlerini arıyorum :) Her an yeni filmler yazabilirim yani. Öpüyorum ben de.

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Doğu'da Batı'da fark etmiyor. Kafalar değişmediği sürece bizimkilerin sıradanlaşan yaşamları, onların çok büyük olaymış gibi filmleştirilmiş hayatlarıyla kıyaslama götüremeyecek hiçbir zaman.:(

Yine de küçük bir kızın hamile kalıp bu durumlara maruz kalması çok hoş bir şey olmasa gerek. Bir kızım olmasa da, yaşayacağı travmanın büyük olacağını düşünüyorum. Küçük de olsa bir annenin çocuğundan ayrılabilmesi ayrıca bir tartışma konusu olabilir.

Şimdi oğlum olsaydı, anneeee bu film yahu, gerçek diil. Herşeye inanıyosun sen de derdi bana.:)

Sevgiyle...

cinar dedi ki...

Sevgili İnce Gül,

Çocuğu evlatlık vermek tabi ki tartışılır ama o yaştaki bir çocuğun da bebek sahibi olması yanlış bence. O saatten sonra yargılamak da gereksiz olacak çünkü zaten olan olmuş. Bence her kötü şeyde bir güzellik aramak gerekir. Bu filmde de olan olmuş ama sonunda kız doğruyu bulup bakamayacağına karar veriyor ve kendisi için doğru olduğuna inandığı insanı buluyor. Filmin ana fikri de bu bence. Yani seyirciye verilmeye çalışılan mesaj bu. Özellikle Amerikada küçük yaşta hamilelik çok sıkça görülen bir şey çünkü onlarda cinsellik neredeyse ilkokul çağında tanıdıkları bir kavram. Biraz da onlara örnek olsun diye çekilmiş gibime geldi.

Filmleri bana verdikleri mutluluk için seyretmeyi seviyorum ben. 16 yaşındaki kız hamile kalmış, çok yanlış, ya başıma gelseydi, ya ilerde doğacak kızımın başına gelirse falan diye seyredersem film seyredemem heralde :) Zaten bu film, seyrettiğin zaman seni bu tip düşüncelere sevk etmiyor. Seyredersen göreceksin.
Sevgilerimle..

Benim Hayatim dedi ki...

Bende bu geçen ay ki sinema dergisinde okuyup gitmeye karar vermiştim. Ofistekiler tam sana göre deyip gösterdiler :)

Konuyu ezberledim yine de gitmeyi düşünüyorum. Bu arada ne kadar da hızlısın :)

cinar dedi ki...

Sevgili M.K. :)
bence git, eğleneceğini tahmin ediyorum.
Her gün değişik şeyler seyretmeyi seviyoruz ya, güzel oluyor :)
Sevgiler..

CaDı dedi ki...

Bu filmi bende netten indirip izledim, bayildim. Muzigini bulamadiysaniz sayfamda var, sanirim orda ki link ile indirilebiliyor. Ayrica filmin sonunu kesip video da yaptim ama blogger mikrofluk yapti yukleyemedim:)