3 Ağustos 2009 Pazartesi

Çeşme'ye gidiş

Ben geldiiiiiim! :)

Tatil çok güzeldi. Aslında yollar haricinde çok atraksiyonlu geçmedi. Benim için tatil dinlenme demektir çünkü. Ama gitmeden bahsettiğim iç sıkıntım biraz da olsa devam etti. Ay eşimi bıraktım da gittim, onsuz ilk defa bir yere gittim muhabbeti yapmak istemiyorum. Sevmem o tip şeyleri zaten. Yapışık ikizler değiliz sonuçta. Ama onun gelmeyi çok istemesi ama gelememesi beni üzdüğü için aklım biraz burada kaldı :(

Çarşamba günü hazırlamıştım valizimi, Perşembe eve gelemeyeceğim diye. Badem akşam eve gelince valizim karşısında şaşkınlık geçirdi. En büyüğünü hazırlamıştım çünkü. Elimde böyle incik cincik torba olmasını sevmiyorum ben. İhtiyacım olan her şey tek bir valizin içinde olsun, hem taşıması kolay olsun hem derli toplu dursun isterim. Ama bu yolculuğa 4 kişi küçük bir arabayla çıkacağımız hiç aklıma gelmedi valizi hazırlarken. Badem görünce 4 kişi aynı valizle gelirseniz nereye sığacaksınız dedi haklı olarak. Ben de orta boyuna sığmaya çalıştım. Pek başarılı olduğum söylenemez. Birkaç parça eksilttim. Birkaç parçayı da plaj çantamın içine atıp valizi küçülttüm sayılır.

Gitmeden önceki Perşembe günü nöbetçiydim. Cuma iznimi yararlı kullanayım diye öğlen İstanbul için otobüse bindik eşim tarafından kuzenimizle birlikte. Ereğliden daha yeni ayrıldığım için hiçbir şey yapasım gelmedi. Normalde yolda çok güzel kitap okurum ben. Yok, okuyamadım bu sefer.

İstanbul'a tahminlerimizden daha önce ulaştık. Öyle ki ablamla aynı saatlerde evde olacaktık aslında ama biz epey erken gittik ve hatta ablamın temizlikçisi hala evdeydi! Kapıyı açtık, kadın karşımızda! Merhaba dedik ve içeri girdik. Kadında tık yok. Salona geçip koltuklara oturunca Yeliz yok mu? diye sordu. Yok dedim ben de. Biliyor mu peki dedi. Neyi biliyor mu? diye sordum ben de. Geleceğinizi dedi. İlahi kadın. Dışarıdan gelen tamamen yabancı birileri olsaydık da bizi içeri alacaktın demek :)) Yahu insan bir sormaz mı siz kimsiniz, içeri giremezsiniz falan. Ev bizim ev diye bir apar topar girdik de onun sorması gerekmez miydi sahi? :) Neyse ben durumu anlattım. O da çıkacakmıştı zaten. O gidince biz kuziyle iyice yayıldık.

Ablamlar gelince de yemek yapıp yedik. Beni bir türlü uyku tutmadı. Odaya geçip yatak hazırlamak da işime gelmedi birkaç saat için. Sabah 5'te uyanmayı kararlaştırmıştık çünkü. Salonda TV karşısında uyuklamayı tercih ettim. Sabah 5,5 ta ablam da hortlamış, bu erken kalkmacılık genetik bizde sanırım, yanıma geldi. Ay seni uyandırmayayım falan dedi ama TV'yi açmaktan da geri kalmadı :)) Sonra saati görünce tüh çok da erken kalkmışım dedi. Ben görünce bu saatte kalkacaktık zaten dedim. O zaman panik başladı. Hemen banyo yapmalıyım, valizler hazır mı, Orkan'ı uyandıralım, kuziyi uyandıralım, geç kalır mıyız bıdı bıdı..

Neyse sağsalim çıktık evden ve Pendik-Yalova feribotuna yetiştik. Saat 7'ye. 45 dakika sonra Yalova'daydık. Sonrasında 6 saatlik araba yolculuğu ile sonunda Çeşme'ye ulaştık. Daha önce eşimle birlikte gitmiştik Çeşme'ye. Tanıdık yerler görünce çok sevindirik oldum.

Aslında niyetimiz Alaçatı'da konaklamaktı. Ama kalacağımız yeri sadece uyumak için kullanacağımızdan çok ahım şahım bir yer bakınmadık. Oda + kahvaltı yeterliydi bizim için. Ama Alaçatı'da fiyatlar oldukça uçuktu. O yüzden Ilıca'da konaklayıp Çeşme-Alaçatı-Ilıca arasında mekik dokumaya karar verdik. Ilıca'da Atrium Otel'de kaldık. Fiyat olarak en uygun onu bulduk çünkü :) Oda + kahvaltı kişi başı 40 TL idi. Çok da fena değildi. Bahçesinde küçük bir havuzu vardı. Ege Çeşme Sitesi'ne yürüyüş mesafesindeydi. 2 gün oraya gidip denize girdik zaten. Siteyi acaip çok beğendim ben. Yol boyu uzanan iki katlı bahçeiçindeki müstakil evlere bayıldım. Çeşme'deki tek katlı evlereyse BA-YIL-DIM!! Tek katlı ev iki katlı evden çok daha kullanışlı gelir çünkü bana her zaman. Böyle geniş bir ev olsun, büyük bir bahçesi olsun. Bir kenarında limon ağacımız olsun, bir kenarında renkli renkli çiçeklerimiz olsun. Bir bölümünü de nane, dereotu vs ye ayıralım falan filan :))

(Devamı gelecek)

4 yorum:

Güneşli Günler dedi ki...

Karamsar başlayıp mutlu devam eden bir gezi yazısı. Devamını bekliyorum Çınarcım. Tatil olsun da çamurdan olsun hesabı... Benimde hayalim tek katlı verandalı bir ev ve kocaman bir bahçe. :)

Benim Hayatim dedi ki...

Hoş geldin!!
Tek katlı bahçeli evlere bende bayılıyorum. Emekli olunca öyle bir yere taşımak hepimizin hayali olsa gerekte nasıl yer bulacağız bu gidişle :)

Uykumdan uyandırıldığım da acayip sinirli oluyorum. Ben özellikle ses yapmamaya dikkat ederim. Bu sırala 2-3 aydır uyku problemim var. Bölük-pörçük, sık sık uyanmalı sonra zar zor dalmalı saçma sapan uykular, yataktan yorgun kalkmalar ilaç alsam mı sence?

Özlemiş uzun uzun yazdım. Keşke Badem'de gelseydi. Ama bazen bu tip aralar ilişkiye yeni bir heyecan katıyor :)

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Hoşgeldin,
Ne güzel bir tatil olmuş, gittiğin yerler çok güzeldir çok.
Yaz gelince benimde Ege'de yaşama hayalim başlar, hemde bahçe içinde tek katlı ev, varenda falan işte.
Yeniden merhabalar ve hoşgeldin evine...

cinar dedi ki...

*Ahimsacım*
Valla aynen öyle, tatilin kötüsü olur mu diyorum nasıl geçti diye soranlara :) Ah tatil! Ama işte tatil yerinde yaşayanlar her zaman bu şekilde geçiriyorlar zamanlarını. Öyle değil mi? İmrendim, hem de çok.

*Aysuncum*
Hoşbuldum :) Buluruz şekercim, niyet olsun yeter ki. Buluşuruz belki de bir gün aynı şehirde :) Ben bir kere arkadaşlarda kalırken sızdığım koltuktan kaldırılıp yatağa götürülmek üzere uyandırılmışım. Bir tehdit etmişim arkadaşları ki hala hatırlatırlar. Oysa hiiiiiç hatırlamıyorum :))

*Nur Hanımcım*
Sormayın ya, benim zaten uzun zamandır İzmir'de yaşamak hayalim var. Hala gerçekleşsin diye bekleyip duruz :)) Verandalara da bayılıyorum :) Hoşbuldum ve çok teşekkürler :)