16 Temmuz 2009 Perşembe

Home, 2009 (8,5)



Beni dinle, lütfen.

Sen de benim gibi bir
Homo Sapiens'sin.

Akıllı insansın.

Kainatın mucizesi yaşam,

yaklaşık 4 milyar yıl
önce ortaya çıktı.

Biz insanlarsa yalnızca
200 bin yıl önce.

Yine de yaşam için gerekli
olan

dengeyi altüst ettik.

Bu sıra dışı hikayeyi iyi dinle.
Bu senin hikayen

ve ne yapacağına karar vermek
senin elinde.

Bunlar soyumuzun izleri.


Yahn Arthus-Bertrand'ın yönetmenliğini yaptığı bu muhteşem belgeseli hepinizin seyretmesini isterim. Önermekten ziyade isterim hakikaten de. Planet Earth'ler de çok güzeldi. Belgeselleri genel olarak zaten çok severim. Ama son yıllarda dünyamızın kötü gidişatı beni hem üzüyor hem korkutuyor. Bu durumu ne kadar çok insan bilip anlarsa damlaya damlaya göl olur misali iyi şeyler olur diye düşünüyorum.

Belgeselin İngilizce seslendirmesini Glenn Close yapmış bu arada.



Çekimler 3 yıl sürmüş ve tam 54 ülkede çekilmiş. Sevgili Benim Hayatım da blogunda bahsetmişti. Oradan da bakabilirsiniz.



Biz evde eşimin teyzesi ve kuzeni ile birlikte seyrettik. Teyzemiz öğretmen olduğundan olsa gerek her karenin sonunda derin bir of çekip bunu bütün öğrencilere seyrettirmek lazım deyip durdu.





Öyle muhteşem kareler var ki gerçekten de. İnsanoğlu varolmadan önce sürüp giden mükemmel denge varoluşumuzla birlikte bozulmaya başlıyor.



200 milyon yıldır yeten her şey bir anda yetmemeye başlıyor çünkü her zaman daha fazlasını istiyoruz. bir yandan da ziyan ediyoruz. her şeyin doğalını bırakıp açgözlülüğümüzden yapaya gidip üretimi artırmaya çalışıyoruz. Böylece hem doğallıktan uzak suni bir yaşantımız oluyor hem de açığa çıkarttığımız sera gazlarıyla zarar verdiğimiz dünyamıza daha da fazla zarar vermeye devam ediyoruz. Filmde sürekli olarak tekrarlandığı gibi
"Artık korkmak için çok geç!".

5 yorum:

cakiltasi dedi ki...

ahhh çınarım ahhh,
ben belgeseli seyretmedim. seyretmeyi çok isterim. izlerken de yalnız olmam gerekir ki söylenip dır ettiğimi kimse duymasın. çünkü benim bu halima gıcık oluyorlar.
dün az buçuk haberlere baktım. gün içinde gazete takibinden başka haber programı ya da ona benzer şeyleri hiç seyretmiyorum. zaten az buçuk seyretmek bile yetti de arttı. artvin'deki ve bartın'daki sel baskınlarına ölenlere ne diyeceğimi bilemedim. annemler de artvin hopa'lı en yakın 2007'de karadeniz'i gezmiş bir insan olarak. orada daha nice toprak kayması da olur o binaları katar da götürür önüne dereler diye düşündüm. oradaki yapılaşmanın çirkinliği, özensizliği anlatılacak gibi değildi. eskiye saygı olmadığı için eski tip evler yıkılmak üzere dönüp bakmıyorlar bile. ama eskilerin bi bildiği, bir sağlamlığı varmış, di mi? karadeniz her zamanki karadeniz şimdi deli eskiden deli değil değildi ki! off çok dertliyim çok.
neyse gözümü kapıycam olumsuzluklara biraz.

cinar dedi ki...

haklısın canımcım, valla gel bize, birlikte seyrederiz ikinci, üçüncü kere :) Hep gözümüzü kapatalım diyoruz ama eninde sonunda bir köşesinden giriveriyor aklımıza. Karadeniz turuna gitmeyen bir ben kaldım aileden ya. hem de eşimin ailesinden de öyle. eşimle biz kaldık. kısmet ne zamana bakalım. ha tabi biz gidene kadar bozulmaz tabi umarım. maldiviler de suya gömülecekmiş ya buzullar eridikçe. ona da gidemedik diye hayıflanmalı mıyım ben şimdi? :)

cakiltasi dedi ki...

haha bozulmaz çınarım. yani ev mev kalmaz belki de ama doğasını bozmaya imkanları elvermez diye düşünüyorum. o kadar zorlu bir doğa ki:)
gidecek çok yer var di mi çınarım. siz de karadeniz'desiniz ama karadeniz'in bir bölümüne fırsat olmamış. böyle sayısal loto çıkacak ondan sonra önce türkiye sonra dünyayı gezmeye başlanacak. hem de tehlikede olan yerlere öncelik verilecek:)

denizanasi dedi ki...

bu belgeseli ben de seyrettim. görüntüler gerçekten de muhteşemdi. ama bence insanları uyarmktn ziyade çok romantik geldi bana. ve çok da yüzeysel alınmıştı konular. sanki dünyayı bu hale getirenler mesela afrikadaki insanlar. ama oraya o çöpleri atan ya da oraya o tesisleri kuran kim ?
asıl bu olaylara sebep olanlardan hiç bahsetmediler. bence al gore un hazırladığı belgesel çok daha etkili idi.
özellikle de kendi ülkesinin dünya nüfusunun -şimdi rakamları tam hatırlamıyorum ama- % 5 ine sahipken , dünya kirliliğinin %30 una sebep olmasi idi.

cinar dedi ki...

@ Çakılım evet yaaaa, loto çıksa da dünyayı dolaşsak şöyle beraberce :)

@ Denizanası, haklısın Al Gore'unki çok daha bilimseldi. O her şeyi istatistiksel olarak açıklamıştı zaten. Ama onun belgeselinin tam bir felaket habercisi olduğunu da kabul etmek lazım. Bu belgeselin amacı biraz daha farklı gibi geldi bana. Dünyamızın ne kadar güzel bir yer olduğunu ve bunu kaybetmek üzere olduğumuzu hatırlatma amacı vardı. Ben öyle aldıladım en azından. Sadece Afrikalılar olarak da algılamadım. O kadar et yığınının sadece Afrika'ya dağılmak üzere hazırlandığı gibi bir mesaj yoktu mesela içinde. Ama şöyle bir şey olabilir. Amerika'ya ya da Afrika'ya gitmedim. Ama televizyonlarda gördüğüm kadarıyla Amerika'da doğal güzellik kalmamış zaten. Her yer taş, bina. Bazı yerlerdeki müstakil ev bahçelerindeki çimenler bile yapay! Ama diğer yerler o kadar değil.