13 Mart 2008 Perşembe

Kürk Mantolu Madonna


Ben yazana kadar bu kitapla ilgili aklımda olan her şey silinip süpürülecek. O yüzden bir an önce anlatmak istiyorum.

Sabahattin Ali’nin kitaplarını yaşantısından ötürü çok okumak istiyordum. Önce Kuyucaklı Yusuf’la başlamıştım bu serüvene. Ama onda hoşuma gitmeyen şeyler vardı.

Bu kitabıysa çok sevdim. Öykücümün benzetmesiyle eski Yeşilçam filmlerindeki o yaşanamamış aşklardan biri Raif Bey ile Kürk Mantolu Madonna’nın hikayesi. Yarım kalan bir yaşam var adeta. Hüzünlü, iç burkan bir hikaye..

Anlatıcı konumundaki karakterimiz bir yerde işe başlar. Burada Raif adında sessiz bir adam vardır. Aynı odada çalışmalarına rağmen onun hakkında hiçbir şey bilmez anlatıcımız. Bir gün Raif Bey’in çizdiği resimlerden birini görünce onun aslında çok derin bir adam olduğunu anlar ve onu anlamak için çabalar. Raif Bey de bu ilgiyi fark eder ama içini kimselere açamaz.

Arkadaşlıkları ilerlerken Raif Bey yine hastalanır ve yataklara düşer. Bu sefer kötüdür ve çok yakın hissettiği anlatıcımıza günlük olarak tuttuğu defterini verip onu yakmasını rica eder. Anlatıcımız asıl Raif’i çok merak ettiği için bu defteri atmadan okumak için ondan izin ister ve ana hikayemiz burada başlar..

Raif Bey babasının sabun fabrikasını geliştirmek için eğitim amaçlı Almanya’ya gider. Ama sabun fabrikasını da oradaki insanları da çok sevmez ve kendi başına dolaşmaya başlar. Bir gün bir resim sergisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna resminin önünde saatler geçirir. Adeta resimdeki kadına aşık olmuştur. Günlerce sergiye gidip aynı resmin önünde uzun saatler geçirmeye devam eder. Bir gün bir kadın gelip ona bu resmi neden sevdiğini sorunca onu annesine benzettiğini söyler ilkten. Aslında yanına gelen kadın, tablodaki kadının kendisidir ama Raif o kadar kaptırmıştır ki kendini resme, kadını fark edemez bile.

Kadınla başka bir yerde tekrar karşılaşınca yaptığı hatayı fark eder ve kadının peşinde dolaşmaya başlar. Kadın da Raif’in ilgisinden memnundur ama şartları vardır. Kendisinden bir şey beklememesini ister. Karşılaştığı erkeklerin hiçbirisinde beklediğini bulamamış ve hayal kırıklığı yaşamıştır. Raif’in arkadaşlığından hoşlandığı için bu arkadaşlığı kaybetmemek adına ilişkilerinin arkadaşlıktan öteye gitmesini istemez.

Ama aşktır bu. Birbirlerini çok sevdiklerini itiraf edebildiklerinde Raif’in babasının ölüm haberi gelir. Raif Türkiye’ye dönmek zorunda kalır ama geç bulduğu aşkını yanına alacağına dair sözler vererek ayrılır sevdiği kadından. Hikayenin hüznü de burada başlar..

Ben çok beğendim kitabı. Eminim sizler de severek okuyacaksınız.

4 yorum:

Butterfly dedi ki...

ben de anlattım bunu bloğumda heyecanla.... Şimdi okurken gene heyecan duydum aynı duyguları hissetmiş olmaktan.

semiramis dedi ki...

Dün başlığı görür görmez okumaktan vazgeçtim yazını. Hemen kitabı aldım elime ve okumaya başladım.
Uzun zamandan beri beni böyle içine alan bir kitap olmamıştı. Daha doğrusu ben pek giremiyordum olayların içine.
Bunu elimden bırakamadım. Okumama vesile olduğun için çok teşekkürler...

SERAP dedi ki...

Eh şimdi sıra "İçimizdeki Şeytan"da desene:)Gerçekten çok etkiliyici bir kitaptı.Sabahattin Ali Almanya'da bulunduğu süre içerisinde delicesine bir aşk yaşamış ve o aşk bu romanda hayat bulmuş olmalı...Öykülerini okumak istersen bana haber ver de aynı anda okuyalım:) Sevgiyle kal...

cinar dedi ki...

@Sevgili Butterfly, blogunu acamadigim icin senin duygularını okuyamadım ama yorumun için teşekkür ederim.

@ Sevgili Semiramis, hakikaten içindeymiş gibi okunabiliyordu değil mi? Güzel bir şeye vesile olduğum için çok mutlu oldum inan :) Sevgiler..

@ Teşekkür ederim Serap'cığım. Şimdi elimde Darağacında 3 Fidan var. O bitmek üzere. Ondan sonra bir de Maeve Binchy okuyacağım. Sonra İçimizdeki Şeytanı okumayı düşünüyorum. Haber veririm sana da :)

Sevgiler..