Mutlu yıllaaaaaaaar!
Evet yine geciktim sevgili okur (sayın okur cümlesini çok beğeniyorum ama Öykücüden çalamadım olduğu şekliyle, bununla idare edeceğiz artık :)
Geciktim yazı yazmakta. Yeni yıla gireli 3 gün oldu bugün. Ama iyi dileklerde gecikmiş sayılmam yine de. Zaten dilek "iyi" olduğu zaman her dakika, her an kabul edilebilir bence :)
Bu yazı da çok uzun olmayacak bu arada. Kendime hatırlatma bir nevi. Sizlere de yeni yazılarımla ilgili ufak bir bilgilendirme yazısı olacak.
Asıl yazımı yazarken nelerden bahsedeceğim;
Öncelikle şu kahrolası işimi sonunda devredebileceğim! Evet evet yanlış duymadınız, aylardır dert yandığım o işten kurtulacağım sonunda. Ama işte devir işlemleri bitene kadar azıcık daha yoğunum. Sonra yaşasın özgürlük! :)
Bu arada çokça film seyrettim. Bahsetmezsem olmaz.
Mesela Türk filmlerinden;
Zülfü Livaneli'nin kitabından uyarlama Mutluluk,
Nazım Hikmet'in hayatından bir kesit sunan Mavi Gözlü Dev,
Ahmet Ümit'in kitabından uyarlama Sis ve Gece,
gerçekten beğendiğim Kabadayı,
yabancı filmlerden;
çok beğendiğim Stardust,
Nicole Kidman'ı hatırladığım kadarıyla ilk defa bu kadar kanlı bir filmde seyrettiğimiz The Invasion,
Christian Bale ve Russel Crowe'un bence başarılı performans sergiledikleri 3:10 To
Yuma,
belki de serilerden en beğendiğim bölüm olan Resident Evel : Extinction,
pek de korkunç olmayan Whisper,
Viggo Mortensen'i belki de ilk ve çok defa anadan doğma gördüğümüz Eastern Promises,
ilk serilerin komikliğini yakalayamayan American Pie Presents Beta House,
oldukça güzel bulduğum ve adı üstünde süpriz sonla biten Unknown,
bir gay filmi olan Eating Out. Sanırım hepsi bu.
Ha tabi bir de Shortbus var. Ama burda ondan bahsedemem. Çünkü p.orn.o sayılabilecek bir filmdi ama kendi içinde bir felsefesi vardı. Midem kaldırır diyenlere gerçekten tavsiye ederim. Rahatsız edici birkaç sahne dışında ben gerçekten beğendim çünkü..
Evet bir dahaki yazımda bahsedeceğim çok şey var gördüğünüz gibi :)
Ama siz biraz merak edin, ben de işlerimi biraz daha yoluna koyayım olmaz mı?
Ha bu arada Maeve Binchy'nin Aşıklar Korusu'nu da bitirdim. Ondan da bahsedeceğim. Sanırım
bu yazıyı yazana kadar Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'unu da okumuş olurum..
1 yorum:
gene yüzlerce şey seyretmişsin çınarım ne güzellll :) darısı başıma.
ama önce kendime bir tv almam lazım hala arkadaşımın televizyonu bende. nişantaşında, istinye parkta pılı pırtıya paraları döktükçe zor olacağa benzer benim tv :)
sabahattin ali'nin öyküsü yürek parçalıyıcı. sinop hapishanesini gezdikten sonra aldırma gönül aldırmayı dinlemesi insanı derinlere daldırdıyor. kuyucaklı yusuf da pek güzeldi. bu arada ben de hayri pıtır'ı bitirdim sonunda:)
öptüm seni çok.
Yorum Gönder