7 Ağustos 2009 Cuma

Tarihçi, Elizabeth KOSTOVA, 648 s.



Her tatile gidişimde valizdeki en ağız malzeme kitaplarım olur. Onu da alayım bunu da okurum derken eşek ölüsü kadar valizi götürür, kitapların da hepsini okuyarak geri dönerim. Üniversitede okurken evle okul arası 1,5 saat olduğundan alışmışlığım vardır, otobüste, metroda vs çok rahatlıkla ve keyifle kitap okurum. Bunlara güneşlenmeyi sevmemek de eklenince senenin en verimli haftaları tatilde olduğum haftalar olur ya da yolculuk yaptığım haftalar :) Ama bu sefer çok kitap almak istemedim. Sadece 3 kitap vardı yanımda ve bunlardan yalnızca birini okuyabildim : Elizabeth Kostova'nın Tarihçi'si. Ona bir de Çeşme'den aldığım Ahmet Ümit'in Şeytan Ayrıntıda Gizlidir'ini ekleyebildim. İki kitap da çok keyifliydi. Ahmet Ümit'i zaten çok sever ve taktir ederim. Elizabeth Kostova'nın ilk kez bir kitabını okudum onu da çok beğendim. 648 sayfa, yazılar da küçük üstelik, yine de bir çırpıda bitti diyebilirim.

Hikaye mektuplarla ve gezi notlarıyla başlıyor aslında. Babası tarafından yetiştirilmiş bir kadının babasının kütüphanesini araştırmasıyla farklı bir dünyanın kapısı aralanıyor sanki. Kadın bizi anlattıklarıyla tarihin derinliklerine sürüklüyor. Sanırım tarihten hepimiz hatırlarız Kazıklı Voyvoda'yı. Osmanlıları ve diğer düşmanlarını kazıklara geçirerek öldürülmesiyle tarihe geçmiş olan Voyvoda bir kez de Tarihçi ile karşımıza çıkıyor.

Genç kız önce babasıyla birlikte daha önce hiç gitmediği yerlere gidip oraları geziyor. Daha sonra korka korka kütüphanesinde bulduğu mektupları ve kitapları soruyor. Bunun üzerine babası bütün hikayeyi anlatmaya başlıyor.

Paul üniversitede yüksek lisans öğrencisiyken tezine yardımcı olan Profesor Bartholomew Rossi'nin kaybolmasıyla işler karışıyor aslında. Bunun öncesinde kütüphanede çalışırken masasında kendisine ait olmayan bir kitap buluyor. Ama bu kitabın sahibini bulamayınca, tarihe düşkünlüğü ve kitabın eskiliği sayesinde kitabı alıp evine götürüyor. Daha sonra tanışacağı 4 kişinin daha kendisiyle aynı şekilde benzer kitaplara sahip olduğunu öğreniyor. Eski, sayfaları boş ve sararmış, yalnızca tam ortasında iki sayfayı kaplayarak çizilen kanatlı bir ejder resmi içeren bir kitap...

Macaristan, Türkiye derken 10 faklı ülkeye gidiyor kahramanımız Paul. Hep ipuçlarını yönlendiriyor onu. İpuçları sayesinde kendisiyle aynı şeyin peşinde olan insanlarla da tanışıyor. Helen de bunlardan biri. Helen antropolog olmasının yanısıra Prof. Rossi'nin de kızı olduğundan Paul'le birlikte devam ediyor bu maceraya. Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Drakula'yı aramak için oradan oradaya gidip geliyorlar (Evet, kitapta 3. Vlad Voyvoda Tepeş'in insanların kanını emerek 5 asırdan fazla zamandır yaşamakta olduğu söyleniyor).

Biz de bu arada Drakula efsanesi gerçek mi, Rossi bulunabilecek mi, hala sağ mı yoksa o da bir vampire mi dönüştü, Paul ve Helen bu maceradan kurtulabilecek mi gibi sorulara cevap bularak heyecanımızı ve merakımızı gidermeye çalışıyoruz.

Kısacası bence çok sürükleyici ve güzel bir kitaptı. Mutlaka okumalısınız diyemeyeceğim. Drakula filmlerine bile tahammül edemeyenler var sonuçta. Bu tip şeyleri sevmiyorsanız bunu da okumanıza gerek yok. Ama ben seviyorum. Kitabı hediye ettiği için sevgili Uzunbacakçıma bir kez de buradan teşekkürlerimi sunuyorum :))

5 yorum:

7.oda dedi ki...

sanırım bana göre değil :))

beenmaya dedi ki...

tam tatil öncesi kitap önerisi alayım diyecektim ki beni kan tuttuğu aklıma geldi :)))

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Bazı kitapları okuduğumla yetinmeye çalışıyorum. Bunu okudum sayıyorum zira son günlerde 500 sayfalık kitaplar sıcaklarla birleşince zor gidiyor.
Ayrıntılar için teşekkürler.
(İlgimi çekmedi de değil, belki daha sonra)
Sevgiler...

cinar dedi ki...

* 7. Oda *
vampirleri sevmiyorsun demek ha :)) aslında filmlerdeki gibi kan,şiddet falan yok. heyecan var bol bol :))

* Beenmaya *
yok yok, valla öyle korkunç kan yok :)

* Yaşamın Kıyısında *
Uzunluğu gözünüzü korkutmasın. O heyecana kapılınca 648 sayfa ne zaman geçti anlamıyorsunuz bile :)

zuzuların annesi dedi ki...

Ben de okumuş ve bayılmıştım..ne heyecandı ama:))