Sevgili Esra'nın blogunda gördüm kelime oyunlarını ve şu noktada katılmak istedim.
Tam 7 ay karnımda taşıdım onu. Tek başıma, hiç yardım almadan taşıdım. İlk duyduğumda ürkmüştüm. Tek başıma nasıl büyütürüm nasıl can veririm ona diye düşünmüştüm. Ama korksam da vazgeçemedim ondan. Zamanla alıştım varlığına. Hatta son zamanlarda içimden hiç çıkmasın, hep benimle kalsın, bana arkadaş olsun istedim. Dünyaya gelip ne yapacaktı ki? Paramız yoktu, istediği kıyafetleri alamayacaktık ona. Komşunun kızı gibi kırmızı bisikleti olmayacaktı hiç. Verecek bir tek sevgimiz vardı. Belki yeterdi o. Belki de yetmezdi. O yüzden hep içimde kalmalıydı.
Bir kış günü ekmek almaya giderken düştüm. Karnımda koca bebekle. İşte o zaman daha fazla karnımda kalamayacağını anladım. Daha küçüktü oysa. Daha 9 ayını tamamlayamamıştı, ben de hazır değildim üstelik. Ama doğumdan çıkıp da onu elime verdiklerinde ismini hiç tereddütsüz söyleyiverdim, en sevdiğim mevsim, "Bahar"..
5 yorum:
bir premature annesi olarak fena etkilendim bahar'dan.... sevgiler
Hoşgeldin Sardunya :)
Ben anne bile değilim ama ben de prematüre olarak doğdum. Tam 7 aylıkken annem düşmüş hikayedeki gibi ve erken doğum olmuş. Bebeğine ömür boyu sağlık dilerim.
Sevgiler.
çınarcığım,
kelime oyunlarında seni de görmek ne hoş.Bahar bebek seni;)
@ Tabiatçım teşekkür ederim. Başlamak istedim böyle minik bir yazı ile. Kiraz mevsimi seni :)
Bülent Ortaçgil ile de renklendirmişsin yazını, çok hoş olmuş. Dur bunları senin bloguna yazayım en iyisi :)
AAA cok sevindim senin de oyuna katildigina. Hosgeldin. :-)
Yorum Gönder