19 Ocak 2008 Cumartesi

Yalnızlık ve Çılgınlık

Bazen çok yalnız hissediyorum kendimi. Bazen de dünyalar benimmiş gibi. Sanırım herkes zaman zaman bu psikolojiyi tadıyor. Bazen burası dar geliyor bana ve bırakın burayı, bu ülkeyi terkedip gitmek istiyorum. Bazen de her şeyi veriyor bana burası, bu ev, bu iş, bu memleket.

Ama bazen yetersiz geliyor işte. Aslında yerin yetersizliği değil bu. Benim olumsuz psikolojim. Bu psikolojiyle dünyanın neresinde olursam olayım yetersiz gelecek bana. Zaman gerekiyor biraz. Zaman tanıyorum kendime, işime, arkadaşlarıma..

Uzunbacak'ın eşi dahil herkesi aylardır ihmal etmesinin sonucu olarak İngilizce sınavında göstermiş olduğu üstün başarıyı kutlayacağız bir ara (birinci oldu!). Değdi yani. Hani epeydir uzun solukluca görüşemedik ya, işte ona değdi. Uzun saatler boyu çalışmasına da değdi. Şimdi sıradaki sınavı bekliyoruz :)  Yok yok öyle düşündüğünüz gibi bir sınav mınav yok. Hayatın kendisi bir sınav değil mi zaten?

Geçtiğimiz çarşamba günü Badem İstanbul'a gitti iş gezisi için. Bu sefer yalnız kalacaktım aslında ama yalnız olacağımı duyan annemler gelip bizde kaldılar. İyi de oldu aslında. Birlikte yemek yaptık, yedik, içtik, film seyrettik. Film derken yakınlarda sevgili Gülçin'in bahsettiği Kuşlar : Kanatlı Uygarlık belgeselini seyrettik. Daha önce seyretmiştim aslında ama onun güzel yazısından sonra bir kez daha seyredesim geldi. Babamın da belgesel hastası olduğunu bildiğimden açtım onu seyrettik. Çok da keyif aldılar. Film kareleri bir bir ilerledikçe verdikleri tepkiler çok güzeldi doğrusu. Annemin gördüğü her kuşa "vah yavrum vah" edişi, babamın her gördüğü kuş karşısında şaşkınlık ve sevinçle karışık tepkiler verişi çok hoşuma gitti.

Kuş ve babam diyince aklıma ufak bir anım geldi :) Bir gün sofrada oturmuş konuşuyoruz. Laf nerden geldiyse hindiye geldi. Bizim köyde hindiye "coruk" derler bilmem bu kelimeyi hiç duydunuz mu. Annemle konuşuyoruz işte köydeki coruklar gulu gulu eder falan diye, Badem de hiç 
duymamış, "Coruk nedir?" diye sordu. Hindi diye açıkladım. Pek bilmezler tabi bu ismi falan diyince babam da sohbete katıldı nedir ne değildir 
diyerek. Badem bilmiyormuş diyince babam atıldı "Hindiyi nerden bilsin, onun adı coruk zaten!" :)

Evelsi gün iş yerindeki telefonum çaldı. Dış hat çalıyor. "Efendim" diye açtım telefonu. Telefonu "Alo" değil "Efendim" diye açanlardanım ben. Neyse açtım, karşımdaki yıllardır tanışıyormuşuzcasına "Çınar hanım merhaba ben bilmem nerden arıyorum nasılsınız?" diye sordu. Sesi hiç tanımadım, nerden aradığını zaten anlamadım ama hatırım sorulmuş cevap vermek lazımdı. Usulünce cevapladım bu sefer karşımdaki yarın Dilara'nın sınavının olduğunu haber verdi bana. Dilara mı, o kim ki? Nerden aradığını bir kez daha sorunca isimleri tutturduğunu ama soyisimlerini tutturamadığını söyledim. Sanki küçücük şehirde hastanede çalıan kaç tane Çınar var ki? :) Bir tek ben varım!

Konuya yalnızlıkla başladım sonra alakasız şeyler yazdım. Bir de Patsy Cline'ın o güzel sesinden harika bir fon yaratabilirsem 
bu yazıyı "Yalnızlık ve Çılgınlık" başlığı altında toplamam çok çılgınca olmaz sanırım :)

2 yorum:

firdevs dedi ki...

:))) hindiyi nerden bilsin onun adi coruk :)))

cok komik ya :)

bizim memlekettede culuk derler hindiye :p

sevgiler .

cinar dedi ki...

Hmm sözcük dağarcığımıza bir kelime daha eklenmiş oldu, culuk demek :))

Ben de senin yazılarını okumak isterim.

Sevgiler.