7 Aralık 2007 Cuma

The Lost Room

Dün The Lost Room'u bitirdik. Zaten 6 bölümlük demiştim ya, 3 bölüm kalmıştı onu da seytrettik rahatladık :) Aslında dizinin sonu itibariyle çok da rahatlamadık çünkü odanın gizemi hakkında bir şey öğrenemedik.



Joe Miller (Peter Krause) bir dedektiftir. Kızı Anna (Elle Fanning) ile yalnız yaşamakta ama bir yandan da velayet davası sürmektedir.
Bir gün önlerine gelen davada insanların garip bir şekilde yandığını ve görgü tanıklarından 
birinde de bir otel odası anahtarı olduğunu görür. Görgü tanığını kendi de tanımaktadır ve otelle ne işi olduğunu anlayamaz. Çocuğu sorguya çekse de bilgi edinemez ama çocuk ondan kaçarken garip bir şeye tanık olur. Çocuk dedektifin oda kapılarından birini açmış ve yok olmuştur. Bunun üzerine Miller anahtarı araştırmaya başlar ve her şey karmaşıklaşır.



Anahtar sadece nesnelerden biridir ve bazı nesnelerin aksine çok değerlidir. Her kapıyı açma gücü vardır. Üstelik her seferinde Sunshine otelinin 10 numaralı odasına açılır kapılar. Odaya girip kapıyı tekrar açtığınızdaysa aklınızdan neresi geçiyorsa oraya açılır kapı..

Ama anahtarı bilen çok kişi vardır ve hepsi de onun peşindedir. Böylece Miller'ın da başı belaya girer. Üstelik anahtarı ondan almaya gelen sansar ve adamları yüzünden kızı korkmuş ve anahtarı denemeye kalkmıştır. Ama Anna kapıyı açsa da son anda sansar anahtarı Anna'nın elinden alıp kapıyı kapatır ve Anna anahtarsız odada kalır. Aynı kapı tekrar açılığında Anna artık odada değildir. Odaya ait olmayan her şey oda kapandığında resetlenir çünkü. Yalnızca anahtarla birlikte odaya giren tekrar odadan çıkabilmektedir.

Miller Anna'yı bulabilmek için her şeyini ortaya koyacak ve olayları çözmeye çalışacaktır. Bu sırada nesnelerden;
"otobüs biletine" sahip olan Wally (Peter Jacobson) ile, otobüs biletini insanların alnına tuttuğunda onları Gallup diye bir kasabaya yollar,
"tarak"a sahip olan Harold Stritzke (Ewen Bremner) ile, tarak zamanı 10 saniyeliğine durdurmaktadır,
birçok nesneye sahip olan Karl Kreutzfeld (Kevin Pollak) ile, saat pirinci süblimleştirebilmekte, votka kutusu insanı nefessiz bırakabilmekte, kol düğmeleri tansiyon düşürebilmektedir,
"törpü"ye sahip olan Jennifer (Julianna Margulies) ile, törpüyü yönelttiğiniz insan bayılmaktadır,
yardım alarak yoluna devam eder.



Jennifer'ın amacı bütün nesnelerden kurtulmak ve nesneler yüzünden aklını kaybeden abisini eski haline getirmektir.

Wally otobüs biletiyle kendini güvende hissetse de aslında istediği eski yaşantısına dönmektir.



Karl'ın oğlu Isaac'ı lösemi hastasıdır. Nesnelerden cam gözün etkisinin iyileştirici olduğunu düşünmekte ve oğlunu iyileştirmek için bu nesneyi aramaktadır.

Sonunda Miller'ın kıvrak zekası sayesinde kayıp olan 40 kadar nesnenin saklandığı kasayı bulurlar ve Karl cam gözü alır ama Miller'la işi bitmiştir artık ve onu kasada bırakarak kendi kaçar. Ama Miller akıllı adamdır ve o odadan da kurtulmayı başarır.

Sonunda ne mi olur? Merak eden olursa yorumlarda sorduğunda cevaplarım. Ama sonunu öğrenmeden diziyi seyretmek isteyenler olacaktır. O yüzden burda bitiriyorum :)

(Resimleri burdan aldım)

Ama o zamana kadar hadi bir sobe başlatayım. Bu nesnelerden hangisi sizin olsun isterdiniz ve neden? (Bütün nesnelerin amacını öğrenemedik biz de, saydıklarımı beğenmediyseniz nasıl bir şey istediğinizden de bahsedebilirsiniz!)

Hadi bakalım öykücüm, çakılcım, archisugarım ve biyocancım, sobeledim sizi! :)

5 yorum:

Öykücü dedi ki...

Sobeni gördüm:)Yarına yazacak bir şeyler düşünmeye gerek kamadı:))Öptüm.

Adsız dedi ki...

Yapmaaaaaaaaaaaaaaa
Nayır nolamaz Çınarrrrrr
Blogu kapatsam kurtulur muyum elinden?
Şaka şaka(yok be ne şakası,uzunluğundan tırstım ciddiydim)
Ama en kısa zamanda cevaplarım.Önce okumak için derin nefes ve zamana ihtiyacım var:)

HemSobelenmekİsteyenHemdeYanÇizenMikropBiyo

cinar dedi ki...

@ Öykücüm yazacak yazı konusunda sıkıntı çeker gibi bir durumun yok ki :)) Severek okuyoruz seni :)

cinar dedi ki...

@ Biyocum zulüm gibi geldiyse cevaplamayabilirsin ha. Kızmam sana (sen öyle san!!)
bekliyorum işte cevabını bana ne :)

cakiltasi dedi ki...

ohhh biri sürü yazacak şey birikmiş:)