16 Mayıs 2010 Pazar

YENİ DÜNYA

Hayır, Kör Randevu’yu henüz bitirmedim. Ama bir kitabı her gün işe sonra eve taşımak çok mantıklı gelmediği için daha önce de Kumpanya’yı getirmiştim işe. Bunlar kısa kitaplar olduğu için hemen bitiveriyorlar. Şimdi de Sabahattin Ali’nin Yeni Dünya’sına başladım.

Kitabın içinde 13 kısa hikaye var ;

Asfalt Yol, bir öğretmenin tayinle bir köye gitmesi ve köyün yolunun düzeltilmesi için uğraş vermesi, yol yapıldıktan sonraysa hemen bozulduğu anlaşılıp lastik tekerleği olmayan kağnı gibi taşıtların asfalt yoldan men edilmesi sonucu köylünün öğretmeni sevmemesi üzerine adamcağızın pılını pırtısını toplayıp köyden ayrılmasını konu almış.

Onun dışında Hanende Melek, Çaydanlık, Ayran, Isıtmak İçin, Uyku, Selam, Bir Mesleğin Başlangıcı, Bir Konferans, Yeni Dünya, İki Kadın, Sulfata, Hasanboğuldu isimli hikayeler var.

* * *

Ya bir insanın her gün bankada işi olabilir mi ya? Her sabah aynı bahaneyle işten çıkıp gitmek ve 10 dan önce dönmemek, mümkünse 11 de falan dönmek nasıl mümkün olabilir? Benim de eşim amirim olsaydı ben de böyle yapar mıydım acaba? Belki isterdim ama eşim bile bana bu kadar müsamaa göstermezdi sanırım. Diğer arkadaşım zaten raporlu kaç haftadır. E birinin de her gün bankada işi olduğundan her sabahki işler bana kalıyor. Vallahi küstürecekler, hepten gideceğim ya. İznimi doğum sonrasına aktarma düşüncem olmasaydı çoktan gitmiştim yani. Ama işte bir yandan da bebeğimizi düşünüyorum. Onunla daha fazla ilgilenebilmek ve vakit geçirebilmek için ne gerekiyorsa yapmak fikrinde olduğum için bir müddet daha katlanacağım bu gidişle bu banka (!) işlerine. Zaten 9 senedir katlanıyorum(z). Adaletin bu mu dünya??

Bugün alt komşumuzun da Ege adında bir oğlu olacaktı. Şimdi aradım eşini, meğer gündüzü bekleyememiş oğluş. Gece arkadaşımın suyu gelmiş ve acilen hastaneye gitmişler. 3 gibi de doğmuş :) Umarım bizimki zamanında doğar. 1 gün çok fark ettirmez gerçi de, öyle aylar ya da haftalarca erkenden gelmez umarım. Gene de sağlık olsun tabi ki. Sağlıklı doğsun umarım..

* * *

1 hafta sonra..

İş yeri hala aynı. Her gün bankalara gitmeler, gelmeler. Öğlene kadar oh mis gibi vakit geçiyor vallahi beyefendi için. Bugün artık dedim ki her gün her gün bankada ne yapıyorsunuz? Zaten bu soruyu belirli aralıklarla soruyoruz ama umrunda değil. Ne de olsa amiri kendi eşi! Kimi kime şikayet edeceğiz.. Annesinin elektrik faturaları varmış, kendi faturaları varmış. Otomatik ödeme de yapamazlarmış. Hesaplar karışırmış bıdı bıdı.. Neyse sinirlenmeyeceğim. Şunun şurasında 1 hafta daha buradayım. 20 sinden itibaren ayrılıyorum işten. 1 sene sonrasında da geri gelir miyim hakikaten bilmiyorum. İlk düşündüğüm şey taşınma olasılığımız. Badem arasıra İzmir’e gidiyor iş görüşmelerine. Ama kafamıza yatan bir iş çıkmadı şimdiye kadar. 1 sene içinde bu değişebilir. İkincisi ben eczane açabilirim. Bu salak hastanede daha fazla çalışmayabilirim yani. Sanki madalya veriyorlar. Eşek gibi çalışıyoruz da ne oluyor. Diğer türlü en azından kendi işim derim. Bilmiyorum işte. Ne diyeyim, hayırlısı..

Dün House ve Fringe seyrettik yine. Epeydir film yerine dizileri tercih ediyoruz. Malum dizilerin süreleri daha kısa olduğu için bana daha uygun oluyorlar. Ben uyuyunca da Badem’cim oyun oynuyor mecburen(!) :)

Fringe’in bundan önceki bölümü çok kıytırık geldi bana. Her zamanki gibi bir konu yoktu bir kere. Bizim Fringe seyretmemizin nedeni garipliği zaten. Bir önceki bölümde Peter gerçekleri öğrenip babası Walter’dan uzaklaşmak için kaçınca bu bölümü de ana karakterlerle eski zamanlardan kalma dedektiflik oyunlarına benzetmişler. Aslında bu, Walter’ın Olivia’nın yeğenine masal anlatmasıyla karşımıza çıkan bir bölüm oldu. Ben sevmedim kısacası. Ama dünkü bölümle birazcık eskiye döndüler gibi. Peter ortaya çıktı. Geri dönmedi gerçi ama bela onu buldu diyelim :)

Allahım yazamıyorum da. Aklımda olan tek şey iznim!!

Sabahattin Ali’nin Yeni Dünya’sını okumaya başladığımdan bahsetmiştim. Bu aralar kitaplar da mı beni sarmıyor yoksa hakikaten sıkıcı bir kitap mı karar veremedim. Kitaba da haksızlık etmek istemiyorum çünkü. Ama hikayeler falan beni açmadı yine. Kumpanya’da da beklediğimi bulamamıştım. İşte belki de bende var bir şeyler bu aralar. Bundan sonra normalde çok seveceğim bir türe başlayacağım. O zaman belli olur bende bir şey olup olmadığı :)

Geçen hafta ilçemizde bulunan Güzel Sanatlar Lisesi’nin Bahar Konseri vardı. Bundan önceki senelerde de hep gitmiş ve çok keyif almıştık. Bu sene de niyetlendik. Kayınvalidem de bizdeydi hatta, ona da bilet aldık. Ama kısmet olmadı maalesef. Kayınvalidem rahatsızlandı. Acilde geçirdik o akşamı. Bu hafta da Cuma günü İdil Biret konseri var. Ona da niyetlendik ve biletlerimizi aldık. Ama ona da gidemiyoruz :( Bu seferki tercih oldu gerçi. Hastanemizde yine bir tiyatro sevdası başladı. Bu sefer ben katılmadım malum.. Onu da tam bu cumaya denk getirdiler işte. Hep arkadaşlar oynuyor. Bir de geçen seferki keyfi bildiğim için onu da çok seyretmek istedim. Bu sefer tiyatrodan yana kullandım o yüzden şansımı. Daha doğrusu kullanmaya karar verdim. Daha Cuma olmadı ne de olsa. Gün doğmadan neler doğar demişler.

Bugün de Erdemir kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında yine eski iş arkadaşlarımdan birinin de bulunduğu Türk Sanat Müziği konseri var. Normalde hep koroda kalıyordu ama bu sefer solo da söyleyecekmiş. Ona gideceğiz. Öncesinde de açık havada bir yere gidip besleneceğiz elbette :)

2 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Bankadan ne kadar maaş alıyormuş bir sorsan:)))
Çınar'cım zaman eczane açma zamanı da değil hastanede çalışma zamanı da değil, en iyisi sen küçük Çınar'ı büyüt iki yıl sonra Allah kerim.
Bu arada bize bebeğin gelişini bildirirsin dimi?
Sevgilerimle...

cinar dedi ki...

Haklısınız Nur Hanım da, iki yıl evde duramam heralde :) Bakalım göreceğiz. Buradan yeni gelişmeleri duyurmaya çalışacağım hep. Çok teşekkürler. Sevgiler.