23 Mayıs 2010 Pazar

Artık Evdeyim! :)

Sonunda izne ayrıldım. Evde oturmak gayet güzel falan demem gerekirdi aslında ama henüz oturabilme şerefine erişemedim. Evdeki işler, hazırlıklar falan daha bitmedi. Temizliğe gelen kadın da bizi bırakınca işler iyice sarpa sardı. Kadın da hamile olduğu için istemeyerek de olsa bırakmak zorunda kaldı. 1 ay aramız var.

Bugün de gidip rutin tahlillerimi yaptırıp raporumu alacağım. Sanırım 31 mayısta 1 gün daha çalışıp sonra tekrar rapor alacağım. O gün için de izin ya da rapor alabilirim aslında ama nisan sonundaki nöbet listesinde bu zamanları hesap edemeyip o günkü nöbeti bana yazmıştık. Değiştiredebiliriz ama gerek yok. Zaten 1 gün daha geleceğim diye kimseyle vedalaşmadım. Geri dönmemeyi ciddi ciddi düşünür oldum son zamanlarda. Birlikte çalıştığımız arkadaşlardan biri de işe son gittiğim Salı günü akşamı ağlamaklı bir sesle beni aradı. Ben son gününüz olduğunu düşünemedim, sizinle vedalaşamadım diye. Çok duygusaldır zaten kendisi, ama sesini duyup da hakikaten bir daha dönmeyebileceğim gerçeğiyle yüzleşince bana da hüzün çöktü birden.

Zonguldak'ta yaşanan faciaya her aklı başında insan gibi ben de çok üzüldüm. Hatta o şehirde yaşamış olmanın da verdiği ayrı bir üzüntüm daha vardı. Eskiden daha sık yaşanırdı böyle facialar. Ya da biz mi fazla duyuyorduk bilmiyorum. Sonra arası açıldı biraz. Ama son yıllarda tekrar çıkmaya başladı. RTE'nin bunu bir kader olarak nitelendirmesine inanamadım. Zonguldak haklı alışkındır demesini aklım almadı. 30 canın arkasından böylesi bir mazerete sığınarak kendisini haklı çıkartmaya çalışması karşısında şaşırıp kaldım. Bu nasıl bir kader olabilir? Sen tedbidirni alma, denetimleri faso fisodan yapılsın, sonra haydi kardeşim bu senin kaderin deyip asansörle mezarlarına yolla. Olacak iş mi? Oğulcuğunun gemiciği olması da kader o zaman buna göre. Çalıp çırpmasıyla falan hiç alakası yok. Bakanlardan biri de onu destekler biçimde kaderin önüne geçilmez demesin mi? Ben şahsen kömürle ısındığımız zamanlardan utandım. Bir tek kömür parçasını çıkartmak için girilen tehlikeler, kazanılan meslek hastalıkları ve ölümleri düşündükçe gerçekten içim titredi. O günün akşamı da tesadüf House'daki bölümde bir göçük oldu. Göçüğün altında yalnızca 1 kişi vardı ama bırakın 30 kişiyi o 1 kişiyi çıkartmak için bile delice mücadele verdiler ve kadını göçükten kurtardılar. Aynı akşam belgesel kanallarından birinde de maden ocaklarında kullanılan yeni bir kazıcı alet üretmişler. Onu tanıtıyorlardı. Bilmem kaç dakikada bilmem kaç metre kazabiliyormuş da, insan gücüne gerek kalmıyormuş da. Bütün bunları da görünce iyice içim titredi.

Ama son günlerdeki gelişmeler sonucunda artık ülkem ve kendim için umutluyum. Bayram havasında geçen kurultayın bizi güzel günlere taşıyacağını düşünüyorum. Artık bir şeyler değişmeli zaten. Yıllardır ilk defa bu kadar umutla bakabiliyorum yarınımıza. Ve olabilecek güzel şeyleri heyecanla bekliyorum. Ben ki politikadan bu kadar uzak bir insan olarak günlerdir canlı yayınların başından ayrılmadan seyrediyorum, hakikaten bir şeyler değişecek demektir :)

Kilolu insanları daha iyi anlıyorum artık. Çok kilo almadım şimdiye kadar ama göbek mevzusu insanı düşündüğümden daha çok rahatsız ediyormuş meğer. Çoraplarımı giyemiyorum, ayakkabılarımı çok zor bağlıyorum çünkü eğilemiyorum. Yataktan destek olmadan kalkamıyorum. Sürekli aynı tarafa yatmak zorunda olmanın bu kadar ağrılı bir şey olacağını da düşünemezdim. Kan akışını engellememek için sola yatmak tavsiye ediliyor. Yüzüstü zaten imkansız ki ben normalde öyle yatardım. Sırtüstü acaip rahatsızlık verici şu anda. Sağa yatınca da damarlara baskı yapıyorum vicdan azabıyla 5-10 dakika sonra tekrar sola dönmek zorunda kalıyorum ki o dönmelerde de acaip zorlanıyorum. Dolayısıyla kalça kemiklerim özellikle ağırlığın, daha doğrusu sürekli ağırlığın etkisiyle ağrıyor geceleri. Sık sık tuvalete kalktığım için baskıyı biraz da olsa ortadan kaldırmış ve rahatlamış oluyorum ama bütün gece baya ızdıraplı geçiyor. Zaten sabah olunca da (5 gibi) daha fazla dayanamayacağımı anlayıp kalkıyorum. Ha aralarda saat 1 oluyr, 3 olur, uyanıp yine kalkıp tv karşısına geçtiğim de oluyor tabi. Bir de bizim oğlumuz biraz babası gibi karadelik sanırım. Ne yesem doymuyor. E ben de denildiği kadar iki kişilik yemiyorum. Yiyemiyorum daha doğrusu. Varsa yoksa sebze meyve. Sanırım o yüzden çok kilo almadım. Ama bebeğin kilosu baya iyi. 33. haftaya girdik yeni. Ve şu an 2400 g. Ben ki 7 aylık ve 900 g doğmuşum (aslında 1250 g diye biliyordum ben ama annem 900 dedi en son) bizimkinin maşallahı var şu anda. 8 aydır ilk defa bana da benzetti doktorumuz. Her gittiğimizde aynı babası diyordu. Kullandığı cihazlar baya güzel. Çok net veriyor resimleri. Kemik yapısını falan hep Badem'e benzetiyordu (aslından bundan sonra Badem yerine Sakar da diyebilirim, yakında evde benden başka bir şey kalmayacak lakin :) ). Tabi o zamanlar bebek biraz daha minikti. Şimdi epey büyümüş, yanakları dolmuş, gıdısı çıkmı, artık bana benzetmeye başladı. Sanki ben toparlacık bir şeyim de kilo alınca bebek bana benzedi :))

Bu arada Grey's Anatomy'nin 6. sezonunu bitirdim. Fringe ve House'da da sezon sonuna geldik. Yakında True Blood başlar. Alice in Wonderlands, A Simple Man, Duplicity de seyrettiğimiz filmlerden aklımda kalanlar. Bir ara yazmaya çalışacağım.

6 yorum:

aysema dedi ki...

Sevgili Çınar,

Hayırlı olsun, bebeğin sağlıkla doğsun, sevgiyle büyüsün.

Zonguldak'la ilgili yazdıklarının tümüne katılıyorum. Eğer "kader" se kendileri neden zırhlı arabalarda geziyor, koruma ordusuyla dolaşıyor.

Adam kendini padişah sanıyor. Benim işçim, benim memurum diyor. Nereden senin oluyor. Devletin memuru onlar. Memurlarımız,işçilerimiz diyemiyor.

Kılıçtaroğlu ve chp umutlarımızı yeşertti.

Çocuklarımız güzel bir Türkiye'de yaşamalılar.

Sevgilerimle...

♥sibelinsu♥ dedi ki...

Güzel bekleyiş başladı demek...evde olmanın tadını çıkart bebiş...ben de yüzüstü yatanlardanım o yüzden gece uykuları baya sıkıcı oluyordu..:))

Güneşli Günler dedi ki...

Çınarcım, çok geçmiş olsun yakın zamanda Bursadaki köyümde benzer bir acıyı bizde yaşamıştık. Allah ölenlere rahmet eylesin, ailelerine sabır versin. Bu çağda hala bunların yaşanıyor olması çok üzücü.

Demek büyük mucizeye az kaldı ve artık evdesin. Sağlıkla kucağınıza almanızı diliyorum. Kendine dikkat et...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Hayırlısı olsun canım,derler ya allah bir avazda kurtarsın. Tabi bu son aylar çok zordur ama güzel zorluklar çünkü sonucu inanılmaz güzellikte.
Zonguldak ve civarı maden kazalarına daha duyarlı biliyorum, yengem zonguldaklı ve iki ağabeyiside madenciydi,şimdi emekliler.
Recap bey o kadar kadere inanıyorsa korumasız gezsin dimi ya!
Sevgilerimle...

beenmaya dedi ki...

haydi bakalım hayırlısıyla sağlıklı sıhhatli bir şekilde bekliyoruz bebişi biz de seninle beraber :))

cinar dedi ki...

@ Dilek Hanımcım,
çok teşekkür ederim. Evet hele ki bebek beklediğim şu günlerde çocuklarımıza güzel yarınlar bırakabilmek en büyük dileğim...

@ Sibelinsu,
sıcaklar da bastırdı zaten. Yatmak da sorun kalkmak da sorun artık :))

@ Ahimsa,
Allah geride kalanlara sabır versin ne diyeyim.
Bebek konusuna gelince her isteyene nasip olsun inşallah canımcım :)

@ Nur Hanımcım,
amin amin, zaman kısaldıkça beni bir korku sardı zaten :) Sizinkiler çok şükür emekli olabilmişler. Umarım herkes emeklilik günlerini görebilir.

@ Mayacım,
teşekkür ederim. Valla ben de bir yandan sabırsızlanıyorum ama bir yandan da erken gelmesin, zamanında gelsin diye dua ediyorum :)