27 Mayıs 2009 Çarşamba

Geri Gelebileyazdım :)

Yine yazdım yazdım yayınlayamadım. Aradan zaman geçince de ne derler, zaman aşımına uğruyor anlatmaya çalıştığım şeyler. Heyecanını, bazen anlamını yitiriyor.

Kaldığım yerden devam etmek istiyorum aslında.

Ben yine iş yerindeyim şu anda :) Kulaklarımda beni Once’ın film müziklerine (ve hayat enerjime) bağlayan o ince kablolar. Hem mutluyum hem ürkek. Tuhaf bir hal bu.

Geçtiğimiz haftasonu İstanbul’a gittim. Babamın kontrolleri vardı. Aslında daha önceki işlemler ve kontroller için Ankara’ya gitmiştim. Şu yazımda bahsetmiştim hatırlarsınız. Geçen hafta halam by-pass ameliyatı olunca babam da kendisi için çok tedirgin oldu doğal olarak. Bizim bile şimdiden kendimizi sağlama almamız lazım aslında. Bu bizim sülalede genetik çünkü maalesef. Dedemi, dedemin kardeşini kalp krizinden kaybetmiştik vakti zamanında. Babanem de by-pass olmuştu 7-8 yıl önce. Babam gen bakımından şanssız. Ama konuyu bildiğimizden biraz da şanslıyız aslında. Yapılacak bir şey varsa şimdiden yaptırmaya çalışıyoruz. Velhasıl, halamın ameliyatı vesilesiyle de Alman hastanesine gittik bu sefer.

Babama radyoaktif bir madde enjekte ettiler. Önce normal halde sonra stresli halde röntgenini çekip rapor yazdılar. Çok şükür her şey yolunda çıktı. Geçen sene taktırılan stentlerin durumu gayet iyiymiş. Bu kontrolleri 6 ayda bir yaptırmak gerekiyormuş. Bu arada alman hastanesi de diğer özel hastaneler gibi kalp konusunda SGK’ya beleş. Kalp zaruri olduğu için her hastanede sigorta kapsamında oluyormuş. Yani özel sigortanız yoksa bile kalple ilgili tedavinizi istediğiniz bir hastanede yaptırabiliyormuşsunuz. Tabi yatarak tedavi olmanız gerekiyorsa yatak ücreti veriyorsunuz. Ya da biz bu sefer gittiğimizde 50 TL fark parası aldılar. Hastanede çalışıyorum ama insan başına gelmeyince bu tip şeyleri pek bilmiyor.

Cumartesi sabah bindim otobüse, 5’te. Çok erken saatte binince mola da vermiyor. 3,5 saatte İstanbul’daydım, süper oldu. Ablamla kahvaltı ettik önce güzelce. Sonra da çıktık Bağdat Caddesi’nde dolandık. Yalnız ben baya yaşlanmışım, ayaklarım çok ağrıdı ya. Ben ki gezmek olsun da çıplak ayak olsun durumundaydım düne kadar, ayaklarım beni oturmaya zorladı sürekli. Annem de hasta mısın diye sormaktan felak oldu kadıncağız. Velhasıl cumartesi ve pazarımız bu şekilde geçti.

Pazartesi de hastaneye git, Salı tekrar hastaneye gidip sonuçları al. Sonuçların verdiği rahatlıkla eve huzurla dön ve hazırlanıp yola çık. Aslında bugün de izinliydim ama işe geldim. Evde tek başıma oturasım gelmedi. Kalabalıktan çıkınca birdenbire yalnız kalmak hoşuma gitmiyor. Kalabalık sevdiğim bir kalabalıksa tabi ki.

Ha bu arada Pazar gününün süprizinden bahsetmesem olmaz. Çakılımla buluştuk :) Öyle bıcır bıcır ki kendisi, böyle sanki kırk yıldır tanışıyoruz, her şeyimizi biliyoruz, öylesi bir sohbet içine giriyoruz. Nasıl bir tesadüfle tanışmışız değil mi Çakılım? Çok özlemişim seni :)

Bir sürü yorumda bahsettim ama buraya da yazayım. Ben de okudum Elif Şafak’ın Aşk’ını. Cidden çok beğendim. Görümcemin Avustralya yolculuğumuz esnasında okuyayım diye aldığı hediyeydi bu kitap. Yolculukta okuyamadım anime seyretmekten :) Ama dönünce okudum hemen. Ertesi hasta ablamlar ziyaretimize geldiklerinde o da yanında bu kitabı getirmiş. O da okuyup çok beğenmiş ve ben de okuyayım diye bana getirmiş. Tabi ben çoktan okumuştum. Elif Şafak’ı ilk okuyuşumdu bu. Ve bu kitabını çok sevdim. Hem eski zamanlara götürüyor sizi, hem bugünde nefes aldırıyor. Kitabın içine girmemek mümkün değil. Tavsiyem olsun kitap arayışı içinde olanlara.

Şu anda da yine hediye bir kitap olan Cariyelikten Hasekiliğe Hürrem’i okuyorum. Tabi aslında bu kitap çok daha önce yazıldı ama bana Boleyn Kızı’nı hatırlattı.

Bu arada Osi’yi de yolcu ettik. İş bulan arkadaşımız oydu işte. Bu Cuma günü ev eşyaları da taşınacak. Çok yakın iki dostumuzu da bu şekilde uğurlamış olduk. Bir gün İzmir’de yeniden bir araya geleceğiz umarım.

Benden haberler bu kadar sanırım. Yazmayı özlemişim. Sizleri okumayı da :)

Hamiş : Her şey çok güzel olacak değil mi? Evet, evet güzel olacak. Kendimi sakinleştirmeli ve parlak gözlerle bakmalıyım hayata. Öyleyse Norah Jones bir kez daha sakinleştirsin mi beni ve sizi? Yumuşacık sesiyle bizim için söylesin o halde, Don't Know Why...

7 yorum:

Vladimir dedi ki...

Baba'nın sonuçlarının olumlu olmasına sevindim. Sağlık en önemli ama en çok da ihmal ettiğimiz konu. Bir kontrolü bile ihmal ediyoruz. Bu hepimiz için böyle malesef.

Benim Hayatim dedi ki...

Babanın durumunun iyi olmasına çok sevindim. Aslında ben seni merak ediyordum. Bununla ilgili mail de attım ama sanırım bir terslik oldu. Nasılsın şimdi?

Baba ve Piç de sonu tam tahmşn ettiğim gibi çıkınca ön yargıyla yaklaşır oldum Elif Şafak' ın kitaplarına bakalım bana ne zaman kısmet olacak :)

cakiltasi dedi ki...

çınarım benim. haberlerin iyi olmasına çok sevindim.
bir dahaki görüşmeye benim bahçemde yumukla beraber :) zarif karafımdan şaraplarımızı yudumlayarak yaparız. çok naziksin canım benim.
öptüm çok.
ve evet her şey çok güzel olacak. yaşasın pozitiflik.

Güneşli Günler dedi ki...

Canım tekrar geçmiş olsun, güzel haberler vermişsin çok. Tabiki herşey çok güzel olacak. :)

cinar dedi ki...

çok teşekkürler. vallahi güzel bir oh çektik. ne derler Allah dermansız dert vermesin.

ABİ dedi ki...

Amin...
ve geçmiş olsun...

cinar dedi ki...

@ Vladimir,
çok teşekkürler. vallahi güzel bir oh çektik. ne derler Allah dermansız dert vermesin.

@ Benim Hayatım,
sanirim iletişimde başarıyı yakaladık sonunda. Bizim Badem de beni çok güldürdü zaten :))

@ Çakılım,
evet bir dahaki sefere inşallah. Tabi yumuk'un hala minik olması gerekiyor. Yoksa zor biraz benim için :)

@ Güneşli Günler,
teşekkür ederim, umarım hepimiz için iyi şeyler olacak :)

@ Abi,
çok sağol, hepimize bol sağlıklı günler..