26 Şubat 2015 Perşembe

Temalı günler ve biz

Rüzgar'ın Adı çok güzel bir kitaptı sayın seyirciler. 1000 küsür sayfalık ikinci kitabı okumak için sabırsızlanıyorum. Ama araya birkaç kitap da sıkıştırmak istedim, dile kolay 1000 küsür sayfa. Ne zaman biteceği belli olmaz! Arada Sarah Jıo'nun Mart Menekşeleri'ni okudum. Biraz abartı geldi bana, çok romantik değilim sanırım. Sonra Ece Temelkuran'a artık bir el atayım dedim. Düğümlere Üfleyen Kadınlar'a başladım. İtiraf ediyorum beklediğim gibi çıkmadı. Belki de yanlış kitaptan başladım ama kitap oku oku bitmiyor gerçekten de :( Paul Auster'ın da çok seveni var. Görünmeyen ve Leviathan ile ben o gruba da dahil olamadım..

Bu aralar dizilerden Knick'e başladık bir de. House ile American Horror Story arasında bir yerlerde gidip geliyor gibi geldi bana. Henüz 4 bölüm seyrettik, ilerledikçe yorumum da netleşir.

Geniş bir evim olsun, evimin salonunda boydan boya bir kitaplık olsun, sahip olduğum bütün kitapları en değerli hazinem olarak sergileyeyim istiyorum. Ama kitaplık da kapalı olmalı, açık olanın tozundan kurtulamadım gitti çünkü! İşte bununla ilgili yol almaya başladık bu aralar. Heyecanla sonuç bekliyoruz :)

İnternette en çok kullandığım sosyal ağlar arasında facebook ve instagram geliyor. Bir de bu aralar vikitap. İletişim kurmayı ve paylaşmayı seviyorum. Ama bazen öyle samsalak şeyler paylaşılıyor ki hala şaşırıp kalabiliyorum. Mesela bugün, bir erkek annesi olmama rağmen, düğünde karı koca olarak fotoğraf çektirmek isteyen bir gelinin damada "anneni kardeşlerinin yanına gönderir misin, ikimiz bir fotoğraf çektirelim" demesi, bunun üzerine damadın annesine "kardeşlerimin yanına gider misin" demesi, annesinin de bu durum karşısında adeta dünyasının yıkılarak ağlaması ve gitmesini nasıl desem, midem bulanarak seyrettim. Sonrasında adam hata yaptığını anlıyor ve gidip annesinin ayaklarına kapanıp ona sarılıyor ve kardeşleriyle falan hep birlikte düğün yerini terkediyorlar. Yani nedir ki şimdi bu? Bir annenin çocuğuna o kadar bağlı olması mı, bir çocuğun annesine o kadar bağlı olması mı karar veremiyorum asıl rahatsız eden hangisi. Elbette çocuğumu çok seviyorum ama zamanı geldiğinde o da kendine dilediğince bir hayat kursun, sevdikleriyle yaşasın isterim. Evlenirse eşinin yeri ayrı annesinin yeri ayrı olsun. Acaba bunları Çınar henüz 4,5 yaşında olduğu için mi rahat söyleyebiliyorum? Yok ya sanmıyorum..

İş yerindeki arkadaşlarımızla bir "gün" kurmaya karar vermiştik. Sonrasında bu günü temalı güne çevirmeye karar verdik. Sonrasında nasıl eğlenceli bir şeyler oldu, nasıl gülmekten çatladık, nasıl fotoğrafları gören herkesleri heveslendirdik anlatamam :) Ben kendimce, çok rahatladım. Kuvvetle muhtemel, daha önceden çok da hoşlanmadığım bir "arkadaş"ın da aramızda olmasından, içimi dışıma çıkartamıyordum diyelim. Şimdi herkes, her şey daha samimi ve sıcak geliyor. Ben de daha rahat ve sevgi dolu olabiliyorum dolayısıyla. Fotoğrafları görünce anlayacaksınız :) 1. gün teması denk geldiği için Cadılar Bayramı, ikincisi rüküşlük, üçüncüsü yılbaşı, dördüncüsü erkek görünümlü kadınlar ve beşincisi de palyaço idi. Buyrun efendim :)






5 yorum:

Öykücü dedi ki...

Çok eğlencelisin be Yeşim:)))) Bayıldım.Ama ne yazık ki rüküş olamamışsın:))) Rüküş haftasında çok şık buldum ben seni:))

En iyi erkek sen olmuşsun ama!

Bayıldım.

cinar dedi ki...

@Öykücü, eeee ne derler bilirsin, hayat paylaştıkça güzel! :)

gülçin dedi ki...

Çok tatlı ya! özendim, biz de yapalım.

sevgiler :)

cinar dedi ki...

Gülçincim hakkaten çok eğlenceli :) siz de yapın biz de gülümseyerek bakalım fotoğraflarınıza! sevgiler benden efenim :)

sessiz balik dedi ki...

Birşeyler yaz çınarm