30 Haziran 2008 Pazartesi
Salò o le 120 giornate di Sodoma, 1975 (6,2)
Recep İvedik, 2008 (5,9)
Suspiria, 1977 (7,3)
Suzy gün geçtikçe Sara ile yakınlaşır. Sara Pat'in çok yakın arkadaşı olduğunu ve son günlerde çok garip davrandığını söyler. Suzy okula ilk geldiğinde kapı ziline cevap veren de aslında Sara'dır.
Filmde epey gerildik itiraf ediyorum :) Aslında bıçakların sahteliği, kanın yapaylığı çok belliydi ama işte o bıçaklar saplanıp da kanlar akana kadar gerim gerim gerildik :)
Bu arada filmdeki mekanlar görülmeye değer. Öyle manzara falan değil, yanlış anlaşılmasın :) Okulun içindeki odalar, duvarlar, kapılar, odaların içindeki eşyalara kadar her şey çok orijinal :)
Daha önce de yazdığım gibi film 1977 yapımı. Dario Argento yazmış ve yönetmiş. Yazım aşamasında Daria Nicolodi de bulunmuş.
Jessica Harper gerçekten çok tanıdık bir yüz değil mi? Acaba başka nerelerde görmüş olabiliriz?
25 Haziran 2008 Çarşamba
Daddy Long Legs
Evlilik Yıldönümümüz
3 sene geçti acısıyla tatlısıyla. Birbirimize bakarken içimizin titrediği, ayrı olduğumuz zamanlarda bile birbirimizi düşündüğümüzde gözlerimizin içinin güldüğü, sevgiyle, saygıyla geçecek nice yıllar, nice yıldönümlerimiz olsun...
24 Haziran 2008 Salı
Run Fatboy Run, 2007 (6,9)
Gelelim Dylan Moran'a. Bizim için Nothing Hill'le başlayan yolculuğu yine Pegg'le birlikte rol aldığı Shaun of the Dead'le devam etti. Birkaç filmi daha var ama onları seyretmedik henüz.
Benden ve bir soru
Yorum yaparken aynı safya içinde yorum bölümüne gidilsin istemiyorum. Yorum sayfası yeni pencerede açılıp asıl sayfamın arka planda kalmasını istiyorum. Bunu nasıl sağlayabilirim acaba? Şimdiden teşekkürler :)
Benden kısmına gelince;
Bugün piknik günümüz. Öykücümle konuşurken haftaiçi pikniğe gidiyor olmamızı çok garip karşıladığını anladım :) Tabi büyükşehirlerde bu mümkün değil. Bir de benim bahsettiğim piknik asıl olarak yeme-içme konulu piknikler. Öyle bütün bir güne yayılabilecek bir şey değil. İş çıkışı eve gidip salatamızı hazırlayıp markete gitmek, mangallık et vs almak ve piknik yapacağımız yere ulaşarak mangalımızı yakmaya çalışmak. Bütün bunlar zaten 1-2 saati alıyor. Ondan sonra da bir güzel karnımızı doyurmak, denize girenleri seyretmek, sohbet etmek ve evlere dağılmak geliyor. Haftaiçi için gayet mantıklı bir faaliyet gibi :) En azından yaşadığımız şehir için böyle.
Ben küçükken, hatta büyükken de, ailemle yaptığımız piknikler sabahtan başlasa da mantık hep aynı olurdu. Mangalı yakalım, yemeğimizi yiyelim :) Homini gırtlak bir aileyiz evet :) Ama o zamanlar 40 kiloydum ben. Herkes iskeletor diye çağırırdı beni. Şimdi eski resimlerime bakıyorum da hiç de iskeletor değilmişim, gayet de iyi gözüküyormuşum. Şimdi, daha önce de yazdığım gibi insanlarla ilk olarak göbeğim tanışıyor, sonra sağolsun beni de tanıştırıveriyor :)
Bu arada tenis kurslarımız tam gaz devam ediyor. İlk kur 9 saatten oluşuyordu. Biz 6'sını aldık, geriye 3 kaldı. 2. tura da devam edip topları oradan oraya uçurmayı hedefliyoruz :)
Tenisin benim için faydalarına gelince;
Bir kere fena halde terliyorum. Öyle çok terliyorum ki giydiğim tişört sırılsıklam oluyor ve ders daha bitmeden kendimden nefret ediyorum :) Bunun neresi iyi hemen söyleyeyim, terledikçe toksinleri dışarı atmış oluyorum ve su ihtiyacım azami seviyeye çıkıyor ve mecburen su içiyorum. Normalde deli gibi su içmediğim düşünüldüğünde tenisin beni su içmeye yöneltmesi fevkalade güzel :)
Ayrıca iş yerinde bütün gün hımbıl hımbıl oturduğum ve sıcağın verdiği gevşeklikle eve gidince de koltuğa yayıldığım için tenis benim için yine azami hareket sağlayan bir nimet oluyor. Topları yakalayabilmek ve hedefe yönlendirebilmek için oradan oraya koşuyorum sürekli. Hem ayaklarım, hem ellerim derken aslında birçok kasım da çalışmış oluyor. Pilatesten sonra bundan da çok faydalanacağımı düşünüyorum o yüzden.
Pilates konusunda kafasında şüpheler olanlara da buradan duyurayım. Ben faydasını görmüştüm. 4-5 ay kadar devam ettim. Hem de haftada 3 gün, işten çıkınca koşarak gittim. Üstelik çok vaktim olmadığından sabahları da işe koca spor çantamla gelmek zorunda kalıyordum. Ama gerçekten incelmiştim. Kilo vermedim, ama inceldim. Spor yapmayı bıraktığınız 15. günden sonra vücudunuzun eski haline dönmeye başladığını da söyleyeyim burda. Ben söylemiyorum aslında, eğitmenler söylüyor :)
Böyle işte...
23 Haziran 2008 Pazartesi
Cloverfield, 2008 (7,6)
Chaos Theory, 2007 (7,6 IMDB)
Emily Mortimer'ı ilk Nothing Hill'de seyrettik sanırım (daha önceki filmlerini seyretmedim). Sonra Bruce'um Willis'ımla birlikte The Kid'de oynamıştı. Daha sonra Match Point'te oynamıştı, ki o da çok güzel bir filmdi bence.
Stuart Townsend'i ise bir yerlerde seyrettiğime eminim ama filmografisine baktığımda hiçbir filmi tanıdık gelmedi.