29 Temmuz 2007 Pazar

Ferah

Evet sonunda döndüm! Hatta döneli bir haftadan fazla oluyor ama yazacak enerjiyi kendimde bulamadım bir türlü. Yazacak birsürü şey var aslında. Tatilimin nasıl geçtiği, otel izlenimlerim, okuduğum kitaplar, geldikten sonra seyrettiğimiz filmler, iş yerimizdeki değişiklikler, evet hayli ilginç, birsürü şey işte..

Tatilimiz genel olarak güzeldi. "Tatil" olan hiçbir şey kötü olamaz gibi zaten. Sınırları zorlarsanız o ayrı.. Biz bu seneki tatillerimizden ilkini ailecek geçirmeye karar vermiştik. Öyle de yaptık. Ben, badem, annem, bademin annesi, ablası, ananesi, teyzesi ve kuzeni olmak üzere toplam 8 kişi gittik. Kemerdeki Fantasia De Luxe'e.

Otel görünüm olarak oldukça hoştu. Her bir yana serptikleri heykeller vs ile güzel bir görünümü vardı amma ve lakin 2 de girmemiz gereken odamıza 4 te giriş yapabildik. Bu yüzden ilk izlenim kötüydü ve belki de bu yüzden ben kendi adıma hiçbir şeyden memnun kalamayarak ayrıldım otelden. Anketlerini de "bir daha buraya gelmem" ve "arkadaşlarıma tavsiye etmem" seçenekleri özenle seçilmiş olarak doldurdum. Bir kere sürekli ıslanacağı dolayısıyla kurumadığı taktirde kötü bir kokuya neden olabilecek o halıları her yere serdiren adamın aklına şaşarım!

Neyse sonuçta bol denizli az havuzlu az biraz da kaydıraklı bir tatil sonrası yeniden karşınızdayım! :)

Daha önce Amat'a başladığımdan bahsetmiştim. Üzerinden epeyce zaman da geçmiş olabilir. Diğer kitaplarını zevkle okumuş olsam da Oktay'ın bu kitabını çok heyecanlı bulmadım dahası sıkıldım. O yüzden de epey zamanımı aldı bitirmek. Tatilde nasılsa mecbur olacağım diye az sayfası kalmasına rağmen götürdüm ama yine de iki günde ancak bitirebildim.

Asıl heyecan bundan sonra başladı benim için. Harry Potter'ın 5. serisini almıştım yanıma. Son sayfayı bir açtım 1114 sayfa! Sanırım bu şimdiye kadar, sayfa sayısı olarak, okuduğum en kalın kitap. Yazıları çok küçük olmadığı için biraz hileli gibi oluyor bu sayfa sayısı ama çoğu kitapla aynı olduğunu da hemen belirteyim. Kitabı elime bir aldım ki sormayın. 3 günde bitirdim. Aslında yemek, deniz ve uyku için verdiğim büyük aralıklar olmasaydı çok daha kısa zamanda biterdi çünkü müthiş heyecanlıydı Zümrüdüanka
Yoldaşlığı
. Sonlara geldiğimde artık gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı kitaba
bakmaktan. Ama inat ettim ve bitirdim. Şimdi sabırsızlıkla filmi bekliyorum.

Bu, filmi seyretmeden önce okumayı başardığım ilk Harry Potter serisi. Diğerlerini de bu şekilde yapacağım ama son kitabı elime almama daha aylar var. İngilizcesinden aynı tadı alabileceğimi pek sanmıyorum çünkü..

Evim güzel evim moduna girip de evimize gelebildikten sonraki ilk günler biraz zordu. Arada bir de seçimlerin olduğu düşünülürse çıkan sonuçtan aslında koşarak gelmemize çok da gerek olmadığı anlaşıldı :( Bu ayrı konu..

Hafta sonuna gelmeden House'un birkaç bölümünü daha seyredip sezonu bitirdik Bademle. Çok da sinir olduk sonunda..

Ve Totoroyu seyrettik. Çok eğlenceliydi ama çok kısa sürdü sanki. Ama hani Totoro gelecekti peki ya Satsuki, Mei derken bitiverdi!

İş yerimizdeki değişikliklere daha doğrusu gelişmelere gelince büyük bir bahar temizliğine girişmişiz. Ben yokken olmuş çoğu. İyki de olmuş. Artık daha ferah bir ortamda,
bembeyaz bir odada, daha güzel masalarda daha rahat bir şekilde çalışacağız. Bir de hastanemizdeki şu mercimek kafalılardan kurtulsak çok süper olacaktı..


13 Temmuz 2007 Cuma

akıllara ziyan

Ve bitti sevgili izleyicilerim :)
Full Metal Alchemist bitti. İyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum.. Ne de olsa sonunda uyudum!

Evelsi günden önceki gün (obarey, yazımın ne kadar geciktiğine işarettir bu) Bademle oturup 10 bölüm seyretmişiz. Sürünerek yatağa gittik o gün. Gözlerimiz kan çanağı tabi.
Ertesi gün kalan 6 bölümü de seyrettik ama rahatlayamadık. Çünkü daha seyretmemiz gereken final filmi vardı. Onu da dün akşama bıraktık. Bugün tatile çıkacağız çünkü. Yuppiii!! :))

Bir yandan bavul hazırlığı bir yandan ev toplaması bir de üzerine aksi gibi mide bulantısı olunca yattım kaldım. Biraz toparlanınca filmi seyretmeye başladık ama saat uyku saatimi geçmişti. Bu gözler daha ne kadar dayanırdı? Dayanamadı ve kapandı..

İşte o yüzden sonunda ne oldu bilmiyorum. Badem söylemiyor. Ama iyimser tarafımı kullanarak Al'ın vücudunu geri aldığını ve abisiyle mutlu mesut yaşayıp gittiğini hayal ediyorum sevgili izleyiciler. Umarım öyledir. Değilse çok pis sinir olurum :(

Haftaya kadar mutlu kalın öyleyse.. Ben havuz başında ya da bir ayağım suda bir ayağım kumda modunda streslerimden arınırken size başarılar dilerim :)

Görüşmek üzereeeeeeeeeee! :)

9 Temmuz 2007 Pazartesi

festival havası

Of epeydir yazamadım. İş yerindeki yoğun işlerimiz hala bitmedi. Başımıza öyle büyük bir dert açtılar ki.. Hala işin içinden çıkamıyoruz. Üstelik verdikleri şifreleri de henüz kullanamıyoruz. Daha o kısmı halledememişler çünkü!!

Haftasonu festivalimiz vardı. Eskilerden "Çilek Festivali" olarak anılan, sonraları uluslarası olması için (ne alaka ben anlamadım gerçi) büyük patronun "Sevgi, Barış, Dostluk Festivali" olarak değiştirdiği şu meşhur festivalimiz.

İyi (burda iyi sosyetik anlamında da kullanıldı) sanatçılar geldiğinden televolelere falan bile çıktık! Bu sene çok sönktü gerçi. Kenan Doğulu falan da geldi ama geçen senelerdeki gibi kalabalık, iğne atsan yere düşmez durumları olmadı.

Cumadan başlayan festival için biz önce evde hazırlıklarımızı yaptık. Buzbağımızı ve tirbüşonumuzu aldık. Çekirdeğimizle birlikte 4 kişi olduğumuzu düşünerek 4 ayrı çöp poşetimizle minik açılır kapanır sandalyelerimizi de sırtlarımıza alarak yola çıktık. Yol dediğim de yürüyüş mesafesiyle 10 dakka falan :)

Biz eşimle gittik limandaki kayalıklara bi güzel kurulduk. Fonda Hüso, ayaklarımızın dibinde ışıl ışıl parlayan bir deniz, balık kavgası yapan martılar, kayaların altında dolanan kedi ve tabi çekirdeğimizle keyfimize diyecek yoktu. Dakyüzlerin de katılımıyla şişenin dibini gördükten sonra halkımın arasına karışmak için tekrar yola çıktık. Bu yol da siz diyin 7 dakka ben diyim 8 dakka sürdükten sonra sahneye yakın ama kalabalıktan uzak bir çimenlik bulup minik sandalyelerimizi açtık. İlk akşam yaz bekarı gibi çıktığımız için kaba etlerimize kadar donduk!

Bi zamana kadar soğuktan tir tir titreyen ben ve Dakyüz, eşlerimizin getirdiği sıccak gözlemelerin ve Feronun, Emre Aydın-Mirkelam gibi güzel şarkıcıların şarkılarını söylemesinin de etkisiyle tepinmeye başlamışız. Biz tepinmeye devam ederken Hüso ve Fero da birlikte cebelleştikten sonra sıra havai fişeklere gelmişti. Aha en sevdiğim bölüm! Zıp zıp olduk çıktık sonunda. Bademle Osi bu işe çok şaşırdı. Bizim kefiyler de hafiften gıcır olmuştu. Günün en güzel anlarına bu şekilde veda ettik.

Cumartesi günüyse şimdi mi sonra mı kararsız kalarak biz yine Bademle önden indik festivale. Dakyüzler ve Uzun bacaklarla (koca ayak :) ) 8,5-9 gibi buluşmaya karar versek de Dakyüzler de Uzun bacaklar da totolarını kaldırıp gelemediler 10 a kadar. O arada Badem sıkıntıdan eve gitti (daha doğrusu ben gönderdim). Ben Kenanı görücem ve hatta sonrasında havai fişekleri de seyredicem die inat ettim. Ettim de başım göğe erdi! 10 u geçerken Uzun bacaklar geldi. Dakyüzler en son 10 a doğru Bademi arayıp daha evde olduklarını söylediklerinden onlardan umudu kesmiştim zaten..

İzel konserine son verirken eh artık Kenan da çıkar diye düşündüm ama atlet üzerine t-sihrt, onun üzerine uzun kollu penye, onun üzerine kazak, onun üzerine polar giymeme rağmen üşüdüğüm için Mr. Doğuluya diye feryat edip gitme kararı aldım. Uzun Bacaklar da aynı fikirde olduklarından ayrıldık. Ben otobüsün kalkmasını beklerken Kenan çıktı, iki şarkı bile söyledi.. Ben hala otobüsteyim. Üşüdüğüme mi, Mr. Doğuluyu duyup da göremememe mi, amma memeli oldu, istediğim zaman evime gidememiş olmama mı yanayım bilemedim. Ama sonunda eve ulaştığımda gözlerimden yorgunluk ve uyku akıyordu. Başka bir zamanda görüşmek üzereydi..

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Oooooof

Bir damla gözyaşı?
Hayır, hayır. Çok abartı..
Sinirden küplere binip en yakındakini kapma?
Yok canım ne gerek var, yazık değil mi insanlara, cık cık..
Pencereden atlama?
Owww, bu çok daha abartı oldu ama duygularımı ifade etmeme yarayabilir..
1'den 10'a kadar sayıp sakinleşmeyi bekleme?
Çok iyi, ama faydasız :(

Yok, yok.. Ne yapacağını bilemeyen bir insan var karşınızda..
Geçtiği haftanın nasıl geçtiğini bile anlamayan, mesaisi 5 de bitmesine rağmen 10,5 lara kadar iş yerinde kafa çalıştırmak zorunda kalan, arada sıcakta bayılmamak için evden getirdiği karpuzu yiyen biri var..

(Devamı yarın)
(Yarın oldu)

Sabahları 7 de iş yerine gelip geceden kalma (!) işlerini bitirmek zorunda kalan, kesinlikle işkolik olmayan ama buna mecbur bırakılan biri var.. Üstelik henüz sonuca da ulaşamadı! Herkes gün ışığında evinin ve hatta sahilin, pikniğin yolunu tutarken acaba yemeğe yetişebilir miyim sorusu vardı kafalarda. Ama ne yemeği, uyku saatinde ancak evde olabildik. Değdi mi diye sorarsanız, hayır değmedi sevgili seyirciler. Değmedi çünkü ne emellerimize ulaştırdılar bizi, ne de onca emekle hazırladığımız raporu sundular üst kademeye. Neden mi? Çok basit. Her birim bizim gibi (eşek gibi) iş yerinde ninni saatine kadar kalıp da raporunu hazırlamadı sayın seyirciler. Raporlar toplu gönderileceğinden bizimki de elimizde kaldı sayın seyirciler.

Ben çıldırmıyım da kim çıldırsın şimdi? Kimi çıtır çıtır yesem acaba? **